Bölüm 13: Sihirsiz Sihirbaz

9 2 0
                                    


            Hena, hızla uçan kuş sürüsünü izledi bir süre. Her şey çok hızlı gelişmişti. Başı, olanları anlamlandırmaya çalışmaktan dönüyordu. Sorulacak o kadar çok soru vardı ki...

Sessizce başını çevirerek derin bir nefes verip yere oturan kıza baktı. Koşmaktan yorgun düşmüştü.

"Az önce yaptıkların gerçekten delilikti." Diye fikrini belirtti Hena. "Seni öldürebilirdi."

"Aklımdan ne geçiyordu bilmiyorum. Sadece aklıma ilk geleni yaptım." Dedi kız.

Hena, kıza tuhaf bir bakış attı. Cesaretine hayran kalmıştı ama yaptıkları tam anlamıyla çılgınlıktı. O anda her şey olabilir, Kartal ikisini de yakalayabilirdi. Yine de yapmamıştı. Kaçmıştı. Neden?

Kız, elinde kalan kırık asa parçalarını bir kenara attı. İhtiyaçları yoktu ne de olsa.

"Senin büyü yaptığını gördüm." Dedi Hena. "Büyücü müsün?" Açıkçası kızdan korkmuyordu. Büyücüyse de az önce büyücülere karşı gelmişti. Sihirbazların tarafını tutup tutmadığını bilmiyordu ama büyücülerin tarafında olmadığı kesindi.

"Hayır, değilim." Diye yanıtladı kız, Hena'nın sorusunu.

"Ama büyü yaptın. Büyü sözlerini biliyorsun."

Kız başını iki yana salladı. "Büyü sözlerini biliyorum. Ama bu beni bir büyücü yapmaz." Hena'nın kafa karışıklığını görünce açıklamaya başladı: "Sihirbazlarda sihir kendi içlerindedir. Hiçbir söze gerek kalmaz çünkü... onların bir parçasıdır işte. Sen hiç elini kullanırken ona komutları söyler misin? Bu öyle bir şey işte." Başıyla yerde duran kırık asayı işaret etti. "Büyücülerde ise sihir asalarındadır ve onların bir parçası değildir. Bu yüzden komutlara ihtiyaç duyarlar ki büyü sözleri de buradan gelir aslında. Asa kimsenin bir parçası olmadığından el değiştirebilir ve eğer doğru sözleri bilirsen büyü yapabilirsin."

"Yani... Bir sihirbaz bile... Ben bile büyü yapabilir miyim?" diye sordu Hena.

Kız başını salladı. Hena, Kartal'ın öfkeyle kızın peşinden onu takip ettiği anı gözünde canlandırdı.

"Yani asaları olmadan büyücüler güçsüz." Diye belirtti.

"Tamamen değil." Dedi kız. "Büyücüler tamamen sihirsiz değildirler. Ama içlerindeki sihir miktarı azdır. Kocaman bir kayayı hareket ettirebilirler ama bu onları çok zorlar. Bu yüzden büyücüler sihir yapmaktan kaçınırlar."

Hena anladığını gösterircesine başını salladı, ardından sordu: "Tüm bunları nereden biliyorsun?"

"Uzun hikaye." Diye yanıtladı kız.

"İyi bir dinleyiciyimdir." Dedi Hena. Gizemlerden gerçekten sıkılmıştı. Kartal, bu kızdan bir şey istiyordu. İyi de ne özelliği vardı bu kızın?

Kaburgalarına ani bir ağrı girince Hena'nın nefesi kesildi ve inleyerek bir ağacın dibine oturdu.

"Kendini iyileştiremez misin?" diye sordu kız.

"İyileştirme sihri bilmiyorum." Dedi Hena. Bu okul yılının sonunda göreceklerdi normalde. Kendi kendine kızdı. Bu kadar önemli ve gerekli bir sihri neden önceden öğrenmemişti ki?

"Sana öğretebilirim. Aslında basittir." Kızın sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Şaşkınlıkla ona baktı. Bu kızın bilmediği bir şey var mıydı?

"Sihir de mi biliyorsun? Sihir yapabiliyor musun? Sihirbaz mısın?"

Kız yine başını iki yana salladı. "Sihir biliyorum. Ama bu beni sihirbaz yapmaz."

"Yani sihir yapamıyorsun?"

"Üzgünüm."

"Yani... sihirsizsin."

Kız hafifçe başını salladı. Sanki utanmış gibiydi. Hena'nınsa sihirsizlere olan bütün önyargısı büyük bir hızla geri geldi. Ona göre sihirsizler kendini beğenmişlerdi. Güçsüzlerdi. Belki bunu düşünmek bencilceydi ama okula giderken sihirsizlerin yaşadığı köyün önünden geçiyordu. Her geçişinde onları uzaktan da olsa gözlemliyordu. Açıkçası, hala sihirleri olmadan nasıl yaşadıklarını anlamıyordu. Annesi hep onları severdi. Onlara hep yardım ederdi. Annesini hatırlayınca yumruklarını sıktı. Şimdi, hele de bir sihirsizin önünde güçsüz ve duygusal görünmek istemiyordu. Kıza döndü.

"Eğer sihir yapamıyorsan nasıl öğreteceksin?" diye sordu, elinde olmadan biraz küçümseyici bir sesle.

"İyi bir anlatıcıyımdır." Dedi kız nazikçe gülümseyerek.

Hena, hala emin olamamıştı ama bu acıdan da kurtulmak istiyordu. Bu yüzden kızı dinledi.

Hena'nın onu dinlediğini fark eden kız anlatmaya başladı. "Önce gözlerini kapat ve sihrine odaklan. Ardından sihrinin bütün damarlarında dolaşmasına izin ver. Sihir kendi kendine sıkıntılı olan yeri iyileştirecektir."

Hena her ne kadar gözlerini kapatmamak için kendine söz vermiş olsa da kızı dinledi. Sihrine odaklandı. Sihir, onu selamlarcasına parladı. Hena hafifçe gülümseyerek sihrini kontrol etti ve onun damarlarında dolaşmasına izin verdi. Sihir, geçtiği her dokuyu ve her damarı neon ışıklar gibi aydınlatıyordu. Hena sihrin hareketini izledi ve ezilmiş bir doku gördü. Burası Kartal'ın ona vurduğu yerdi. Sihir, sanki bir sıkıntı yokmuş gibi dokunun etrafında dolandı ve Hena aniden daha rahat nefes alabildiğini fark etti. Sırtındaki acı da gitmişti. Rahat bir nefes aldı ve gözlerini açarak deminden beri onu izleyen kıza baktı.

"İşe yaradı mı?" diye sordu kız.

Hena başını evet anlamında salladı. Şaşkındı. Ama acının geçtiğine değil, bir sihri ne kadar çabuk yapabildiğine şaşırmıştı. Normalde basit bir sihir dahi olsa birkaç kere denemesi gerekirdi. Ama az önce, hayatında ilk defa tek seferde bir sihri başarıyla yapmıştı. Okulda görse zorlanabileceği bu sihri yeni tanıştığı bu sihirsiz kız sadece iki cümleyle anlatmıştı. Kimdi bu kız? Nereden biliyordu bütün bunları?

"Kimsin sen?" diye sordu merakla.

"Ben..." diye başladı. "Ben çoğu kişinin tanımadığı birisiyim."

"Ne demek istiyorsun?"

Kız, hafifçe gülümsedi. Bu gülümsemede acıyla karışık bir alay vardı. "Gerçekten bilmiyorsun, değil mi?"

Hena, artık hiçbir şey bilmemekten sıkılmıştı. Bıkkınlıkla "Hayır ama neyi bilmem gerekiyor?"diye sordu. "Kimse bana bir şey açıklamıyor! Bir gizemin içinde yaşıyorum ve..."

"Hena." Diye sözünü kesti kız, sakin bir ses tonuyla. "Sanırım sorularına bir cevap bulacaksın." Kızın koyu kahverengi gözleri, Hena'nın açık mavi gözleriyle buluştu. "Çünkü ben, senin de içinde yaşadığın bu hikayenin yazarıyım."

Ben HenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin