Hena odanın kapısının açılıp kapandığını duydu. Zümrüt sessizce içeri girip Hena'nın yatağının başucuna oturdu. Hena onun bir şey demesini bekledi. Şu anda hiç konuşma havasında değildi ve konuşmayı başlatacak kişi olmak istemiyordu. Zümrüt ise sessizliğini koruyarak pencereden dışarıya bakıyordu. Yine de Hena, onun dışarıyı izlemediğini biliyordu. Arada bir dudaklarını kıpırdatmasından az önceki tartışmayı düşündüğünü biliyordu. Onu bir süre izledi.
"Neden bu kadar az kalıyorsun?"
"Şimdiki görevim böyle uygun görüyor da ondan."
Hena, annesinin şimdiki görevinin ne olduğunu tahmin etmeye çalıştı. Annesinin Sihirsizleri neden bu kadar çok önemsediğini anlamıyordu. Onun gitmekte bu kadar acele etmesine sebep olan şey ne olabilirdi ki?
Zümrüt gözlerini pencereden yatakta yatan Hena'ya çevirdiğinde Hena bu sorunun cevabını düşünüyordu.
"Sen haklıydın." dedi Zümrüt. "Annem gerçekten de çok gizemli birisi."
Hena rahatlayarak nefes verdi. "En azından bunu düşünen tek kişi değilim."
Zümrüt hafifçe gülümsedi ama hemen ardından ciddileşti. "Babam hiç ses çıkarmadı, fark ettin mi?"
Aslında Hena, Zümrüt bunu söyleyinceye kadar fark etmemişti. Normalde babaları ne kendisine ne de annelerine karşı çıkılmasını istemezdi. Ya uyarır ya da kızardı. "Haklısın."
"Acaba neden?" diye sordu Zümrüt.
"Belki beni haklı buluyordur."
"Belki. Ama sanmıyorum."
Hena doğruldu ve sırtını arkasındaki duvara verip yastığını kucağına koydu. "Neden?"
"Dinlediğimiz konuşmayı hatırlıyor musun? Hani sana yapmamamız gerektiğini söylemiştim..."
"...ve ben de merak edip dinlemiştim." dedi Hena gülümseyerek.
"Evet. O zaman babam 'Ne yaptığını anladım ve doğru olanı yapmışsın.' demişti. Demek ki annemi haklı buluyor."
Hena konuşmayı hatırlayıp başını salladı. "Haklısın."
İkisi arasında uzun bir sessizlik oldu. İkisi de cevabı olmayan soruları düşünüyorlardı. Zümrüt iç çekti ve ayağa kalkıp karşıdaki kendi yatağına uzandı.
Aniden nazikçe tıklatılan kapının sesiyle ikisi de düşüncelerinden sıyrıldı. Hena kararsız bir şekilde kardeşine baktı. Zümrüt omuz silkti.
"Gelin." dedi Hena tereddütle.
Kapı açıldı ve anneleri Peri kapının eşiğinden onlara baktı. Hena ağzını açmaya korkuyordu çünkü yanlış bir şey söylemek istemiyordu. Peri etrafa bakınıp Hena'yla göz göze geldi.
"Seninle bazı şeyler konuşmak istiyorum." dedi nazik bir sesle. Hena onun ses tonuna şaşırdı. Onun tartışmalarından sonra sert olacağını sanmıştı. "Bu akşam seni ön bahçeye bekliyorum."
Hena sadece başını sallayabildi. Annesi bir süre daha orada durdu, sanki bir şeyi söyleyip söylememekte kararsız gibiydi.
"Bir hafta kalacağım." dedi yavaşça. "Ama daha fazla uzatamam, üzgünüm."
Kimse bir şey söylemedi ve anneleri bir kez daha Hena'ya baktı. Hena gözlerini kaçırıp kucağındaki yastığa baktı. Annesi iç çekti ve kapı kapandı.
Akşam olduğunda Hena annesinin söylediği gibi ön bahçeye çıktı. Hena Zümrüt'ün de gelmesini söyledi ama Zümrüt gelmedi. Çünkü annesi Hena'ya bakarak ve 'sen' diyerek onunla konuşmuştu. Demek ki baş başa konuşacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Hena
FantasyHena, başını kaldırıp karşısındaki kıza baktı. "Kimsin sen?" diye sordu şaşkınlıktan titreyen sesiyle. "Ben..." diye başladı kız. Kahverengi kısa saçları yaz meltemiyle kıpırdıyordu. "Ben, çoğu kişinin tanımadığı birisiyim." "Ne demek istiyorsun?"...