[ Bir Nefes]

7.3K 352 18
                                    

Keyifli okumalar 🌹

İnsanın ruh dünyasına ne kadar da benziyordu yeryüzünün halleri.

Yeryüzünün ruhu olan gökyüzü sıkışmış, şimşekler çakmış ve yeryüzü yağmur rahmeti ile ödüllendirilmiştir, insanın da ruhu bunalmadan rahmetin damlaları düşmüyordu üzerine işte, ruhun ağırlığını yok eden damlalar endişeye dokunmuyordu bile, yüzüne hızla çarpan damlalar ona kötü haberi mi iletmeye çalışıyordu?

Yoksa  geç olmadan yetişmesini mi söylüyordu?

Kılıç tüm gücüyle koşmaya devam ederken kendi de dahil herkese lanet okuyordu, tahminleri onu yanıltmamıştı işte , Alev’i bıraktığı gecede takip edildiğini anlamıştı ama bunu irdelememişti hiç içindeki garip duygu onu tekrar o yurdun önüne götürünce kendine gülüyordu her seferinde.

Bir kızın peşinde berduş olmuştu... Bela paratoneri gibiydi esmeri, herkesle zıtlaştığı için çekim yaratıyordu işte.
Zorla bindirildiği arabada gözlerindeki hayal kırıklığını Alev bilmesede görmüştü Kılıç, neden her bakışı yakıyordu tüm benliğini, hala yanan gönlüne onlarca su damlaları vursa da soğumuyordu.

Alev’in bulunduğu arabayı takip ederken içindeki korku git gide büyüyordu, bir şeyler ters gidecekti belliydi, arabasının benzinini bitmiş görünce beyninden vurulmuştu ama pes etmedi hızla arabadan çıkıp ıslak toprak  yolunda sonu olmayan bir öfkeyle koşmaya başladı.
Arama yapmak için telefonunu aradı fakat oda yoktu işte... Düşünmemeye çalışıyordu, ölüm kendisini asla korkutmazdı fakat esmerinin ölümünün ona nasıl etkisi olacağını kestiremiyordu ve biliyordu, o adamları tanımıştı.

“ Şimdi değil! Hayır! Şimdi değil!” yaklaşık yirmi dakika boyunca sızlayan ayaklarına aldırış etmeden koşmuştu. Sıkışan kalbini bir eliyle bastırıp derin bir nefes aldı. Artık ayakları onu taşıyamıyordu, dalağı şişmiş nefesi hızlanmıştı; Kalbi durmak üzereydi.

“ Lanet olsun yaa. “ Kılıç dizlerini tutup etrafındaki ağaçlara baktı yağan yağmur etkisini arttırınca üzerindeki ceketi yere fırlattı.

“ Ulan ona bir şey yapın soyunuzu kazıyacağım.” Tekrar kötüleşen yoldan ilerlerken ilerde gördüğü ışıklarla hızını biraz arttırıp olan biteni anlamaya çalışıyordu bir araba önden giderken iki kişi elindeki şeyleri kasaya atıp üzerini silkeleyip, arabaya bindiler.. Kılıç attığı her adımda ileri değilde geriye gidiyordu ayakları.

Duraksadı... Kolları iki yanında yere düşerken ıslanan gömleğine değen rüzgar yanan içini söndürmeye çalışıyor gibiydi. Gözlerini havaya dikip çenesini sıktı.

Tekrar kendine gelip olay yerine koşmaya çalıştı, geç kalmazdı o...

Kalamazdı! Yoldan çıkıp bahçeye doğru koşunca birinin toprağı eşelediğini gördü.

İste tam o sırada yıllar içinde yok olan acı yine gelip kalbini paramparça etmişti.

Gözünün önüne düşen saçları ve onları ıslatan yağmur suyunu eliyle tutmaya çalıştı... Gözlerinin önündeki mezara yaklaşamıyordu, dizlerinin üzerine çöküp önündeki yaşlı adamın hareketlerini izliyordu, biliyordu orada yattığını.

Biliyordu toprağın onun esmer bedenini örttüğünü.

Çakan şimşek etrafı aydınlatırken gözlerinden düşen damlaları öfkeyle silip boğazını yırtarcasına “ Yapma!!” diye bağırdı, korkuyordu işte, onu bir daha görememek korkusu vardı içinde. Dizleri üzerinde elleriyle yerdeki yeşilliği öfkeyle koparıp gözlerinin önüne götürdü damarları çıkmıştı sinirden.

Kanlı Saltanat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin