"Senin için aynı şeyi söylemek güç."
"Neden yapıyorsun bunu? Sana ne yaptım? Neden benden uzaklaşmak için her fırsatı kullanıyorsun? Onun gibi kokuyorsun..." dedi yüzünü buruşturarak Silas'ın kokusundan ne kadar rahatsız olduğunu göstermişti.
"Şunu yapmayı kes. Benimle bana değer veriyormuşsun gibi konuşmayı kes."
"Sana değer veriyorum. Hem de tahmin edebileceğinden çok."
"Öyle mi?"
Sinirlenmiştim.
Ona inanmak istemiyordum. Hayır, bu çukura artık düşmeye niyetim yoktu. Onun bir yaşamı vardı ve izin verirse benimde olacaktı. Çoktan olmak istediğim tarafı seçmiştim. Silas benim için tekti. Benim için savaşmıştı. İhtiyacım olduğunda yanımda olmuştu. Benden bir şey saklamamış ve bir şey talep etmemişti. Hiç bir talebi olmamıştı. Sadece beni istedi. Sadece beni...
"Mina, sensiz bir hayatın anlamı yok. Bu nişanın, ailemin, yaşadığım bu yerin hiç bir anlamı yok."
"Artık çok geç Alaz. Bu konuşmayı burada keselim. Kalbim bir başkasına ait ve yolundan dönmeyecek."
Silas'ın kapının arkasından bizi dinlediğini biliyordum. Alaz'ın suratında gördüğüm pişmanlık beni üzmüş olsa da bu şekilde olmalıydı. Olmaması gereken bu duygulara bir son vermeliydik. İkimiz için de en iyisi bu olacaktı. Elimdekilerle mutluydum. Beni mutlu eden küçük zevklerim vardı. Kendime yeni bir hayat kurmaya karar vermiştim ve bu hayatın içinde Alaz'a yer yoktu. Onu acınası bir şekilde görmeyi reddediyordum. Tam ihtiyacım olan bir anda tanıdık bir ses duydum.
"Mina? Demek buradaydın. Seni bekliyordum." Silas üzerinde sadece gri renkli eşofmanıyla odadan bana doğru yürüyordu. Yanıma ulaştığındaysa ellerini belime sarıp cesurca Alaz'ın karşısına dikildi. Alaz bu duruma daha fazla katlanamayıp tek bir kelime etmeden yanımızdan ayrıldı.
"Hemen şuanda beni öpmeni istiyorum. Yarınlar buna bağlıymış gibi öp. Sıkı sıkıya sar ve hiç bırakma. Yalnız benim ol ve yalnız bana bak. Gözlerin sadece beni görsün. Beni gördüğün zaman gülümse veyahut beni gördüğün zaman ağla. Gözyaşlarını sadece benim için akıt. Bencillik olduğunu biliyorum ama sadece benim ol işte."
"Bundan ancak gurur duyarım." dedi dudaklarını nazikçe boynumda gezdirirken. Vücudum titriyordu. Bunu fark eden Silas beni kaldırdığı gibi odamıza götürdü.
"Benim ol, yalnız benim ol. Sadece bana bak, o gözlerin sadece beni görsün, kalbin sadece beni görünce atsın. Beni görünce gülümse, yeri geldiğinde ağla. Gözyaşlarını bile benim için akıt. Biliyorum çok bencilim ama istiyorum. Seni her şeyinle istiyorum."
"Isır beni," diye fısıldadım odanın kapısını arkamızdan kapatırken.
"Öyleyse benim de senden bir isteğim var."
"Nedir?"
"Sende beni ısıracaksın. Kanımı tatmanı istiyorum." Gözleri ateş gibi yakıcıydı.
"Kabul."
"Emin misin? Bu bir çok şeyi beraberinde getirir."
"Nasıl yani?"
"Eğer bir vampirin kanını içersen ve o da seninkini içerse bağlanırsınız. Birbirinizin duygularını bir süre de olsa hissedersiniz. Ne kadar uzakta olduğunuzu anlayabilir mutlu mu üzüntülü mü hissettiğinizi bilirsiniz. Ayrıca vücudunun bağışıklığı da güçlenir. Yaralandığın zaman içinde vampir kanı varsa daha hızlı iyileşirsin. Yani beni tamamen hissediyor olacaksın, tabi ben de seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR OPERASI +18
Vampire-Birbirinden yakışıklı ve kana susamış vampirlerle dolu bir apartman... -Mina sadece bir insan! Dişlerini boynuma geçirdiğinde sıcak bir sıvı boynumda aşağıya doğru inip tişörtümü ıslattı. "Ah!" dudaklarının kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı;...