O gece Silas'ı görmedim. Ve sonraki birkaç gün de karşıma çıkmadı. Artık odamda oturup beklemekten sıkılmıştım onu karşıma alıp konuşmaya karar verdim. Benim bayılmamla veyahut söz konusu ölümümle ilgili kendisini suçlamasını istemiyordum. Luca'dan nerede olduğunu öğrenip yanına gitmeye karar verdim.
"Luca bana yerini söylemelisin. Yoksa sen söyleyene kadar başında dikilip konuşmaya devam ederim." Luca'nın başı yere düştü. Opera apartmanıyla ilgili ilgilenmesi gereken evraklar vardı ve burada geçirdiği vakit boyunca işleri bir hayli boşlamıştı. Sıkıntı içinde gözlerini bana doğru çevirdi. Göz bebekleri az sonra dışarı taşacak gibi açılmışlardı. "İkinizden de bıktım." Dedi gözlerini kapatıp ağrıyan başını ovmak işin kalemini masaya fırlattı. Çalışma odasındaydık. Döner sandalyesine yaslandı ve derin bir nefes aldı.
"Spor salonunda olmalı. Formuna dikkat etmesi gerektiği yalanını söyleyip her gün saatlerce orada vakit geçiriyor. Fakat asıl gerçek senden kaçıyor olması. Yüz yüze gelmeye henüz hazır değil."
Diğerlerine Nyx ile olan görüşmemden bahsetmemiştim. Başından beri tarafım belliydi sadece bunu yeterince gösteremediğimi düşünüyordum. Odamdan spor ekipmanlarımı alıp Silas'a baskın düzenlemeye karar verdim. Seksi görünmeliydim. Bu vücuda sahip olduğum için biyolojik aileme teşekkür borçluydum. Ne kadar yersem yiyeyim veyahut spor yapmasam bile muhteşem ölçülere sahip bir vücuda sahiptim. Bazıları bu yüzden benden nefret ediyor olabilir ama şanslıyım işte...
Otel personeli artık bana alışmıştı. İlk geldiğim gün ki gibi garip gözlerle değil, onlardan biriymişim gibi davranıyorlardı. Belki de uğradığım saldırıdan dolayı bana acıyorlardı. Kraliçe'nin sevmeyeni çoktu. Onu alaşağı etmek için elline en ufak bir fırsat geçen bu fırsatı kullanmaktan asla çekinmezdi. Asansöre binip spor salonunun olduğu katın tuşuna bastım ve elimdeki havluyu omuzuma attım. Buraya kadardı. Artık benimle konuşana kadar onu bırakmayacaktım gerekirse bir sülük gibi yapışacaktım üzerine. Kapı açılınca az önce takındığım cesaret havaya karışıp yok olmuştu. Tedirgindim. Söze nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Ben onunla nasıl konuşacağımı hayal ederken Silas'ı gördüm. Küçük bir boks ringinde torba dövüyordu ve etrafına toplanan aç gözlü pislikler onun vücuduna hayranlıkla bakıyorlardı. İliklerime kadar kıskandım. Evet, ona benden başka kimse açlıkla bakamazdı. Benden başka kimse onu isteyemezdi. O benimdi, benim vampirimdi.
O gözler sadece bana bakabilir, dudaklar sadece benim için açılabilirdi.
Onun sahibinin kim olduğunu o şıllıklara gösterme zamanı gelmişti. Hızlı attığım birkaç adım sonunda ringin iplerini yukarıya doğru kaldırıp yanına girdim. Öylesine odaklanmıştı ki geldiğimi hissetmedi. Başını aç köpekler gibi gözleriyle yemek isteyen kadınların önünde kendime ve çevirdim ve dudaklarına tutku dolu bir öpücük kondurdum.
Silas'ın sert yüz hatları utançla kaplandı. Bunu beklemediği beliydi, donakalmıştı. Bakışları omzuma, tişörtümün açılıp pamuklu kumaşının tenimden sarktığı noktaya düştü. Gözleri gözlerimle buluştuğu saniyede gevşedi. Öpücüğüme aynı şekilde karşılık verdi. Kadınların pişmanlık dolu sözlerle etrafımızdan ayrıldığını hissediyordum. Sonunda kimse kalmadığında kendimi geriye çektim. "Konuşmamız lazım." Dedim.
"İstemiyorum,"
"Önce beni dinleyeceksin."
"Hayır.
"Dinleyeceksin...
Ona dik dik baktım. "Beni zorlarsan istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalırım." Tehditlerim hoşuna gidiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR OPERASI +18
Vampiri-Birbirinden yakışıklı ve kana susamış vampirlerle dolu bir apartman... -Mina sadece bir insan! Dişlerini boynuma geçirdiğinde sıcak bir sıvı boynumda aşağıya doğru inip tişörtümü ıslattı. "Ah!" dudaklarının kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı;...