Affedebilir miyim?

417 24 4
                                    


    "Biliyorum, her şey den haberim var. Aslında sessiz kalmamın sebebi de sendin. Ne düşüneceğini öğrenmek istedim. Tüm bunlar... Kolay kabul edilecek şeyler olmamalı."

     "Ne yani benden nefret etmiyor musun?"

     "Senden neden nefret etmeliyim?"

     "Yani... Benim ailem seninkilerin ölmesine sebep olmuş. Ben bile yüzüne nasıl bakacağımı bilemezken sen hiçbir şey olmamış gibi mi davranmayı seçiyorsun?"

      Kısa süreli sessizlikte nefeslerimizden başka en ufak ses yoktu. Silas kırpıştırdığı gözlerini ovaladı. Toz, ölüm ve zamanla ağırlaşan hava küf kokuyordu. Güvendeydi fakat bu kendimi suçlu hissetmeme neden oluyordu. Ne beklediğimi bilmiyordum. Bağırmasını, çağırmasını veyahut benden nefret ettiğini dile getirmesini mi? Hayır, eğer o lafları duyacak olsaydım kalbim bunu kaldıramazdı. Kendimi kandırıyordum. Susmasını ve bu konuyu sonsuza kadar unutmasını istiyordum, öyle diliyordum. Babasından olmasa da annesinden çok bahsederdi. Çoğu geceler dış görünüş olarak annesine benzediğinden ve zaman zaman karakter olarak ona neden benzemediğinden yakınırdı. Annesi sevecendi, duygularını kontrol edebilen güçlü ve kararlarının arkasında durabilen bir kadındı. Belki de babasının onda sevdiği şeyde bunlardı. Her neyse... Aslında bu saydıklarından Silas 'ta fazlasıyla vardı. Silas sırıttı. Yıldızların en safı kadar parlayan yüzü beni benden aldı. Onu nefesini kesecek bir tutkuyla öpebilirdim ama şu an buradan çıkmamız gerekiyordu. Benden nefret etme kısmını sonraya bırakmalıydı. "Gitmeliyiz," diye fısıldadım. Çünkü dışarıdan yaklaşan konuşmalar kulağıma çalınmaya başlamıştı. Bunu Silas 'ta duymuş olmalıydı fakat o tepki vermemeyi tercih etmişti. Silas homurdandı. "Sana gitmeliyiz diyorum." dedim kıyafetlerimin içine girmeye çalışırken ve bir daha böyle bir göreve gelirsem asla tulum giyinmemem gerektiğini kendime defalarca hatırlatmayı ihmal etmedim. Havalı görünüyordu ama kesinlikle kullanışsızdı. Kapıya yaklaştığımızda; "Dikkat et. Yanımda kal." Diyerek kapını kilidini açtım. Adımlarımızı ölçerek atıyorduk. Silas gücüne kavuşmuştu ama avcıların ellerinde ne tür silahlar bulundurduğunu bilmiyorduk. Herhangi birisi ona ölümcül zararlar verebilirdi. Rosanna ne kadar güvende olacağımın garantisini vermiş olsa da bunu Silas için dile getirmemişti. Soğuk koridordan yani geldiğim yoldan onu götürürken Luca ve James'i almamız gerektiğini hatırladım. "Nerede olduklarını biliyor musun?" diye sordum. "Evet, bu odaların birinde olmalılar. Onları duyabiliyorum." Dedi dikkatini konuşmalara vermeye çalışarak. "Acele etmeliyiz," diye mırıldandım. "Tamam, buldum. Sondan bir önceki kapı. Aralığa doğru saptık ve kapıyı açıp kendimizi bir odanın ortasında bulduk. Derme çatma bir odaydı ve zeminden yukarı doğru uzanan sımsıkı direkler mevcuttu. Bu direklerden birisinde Luca bir diğerinde ise James asılıydı. James her zamanki umursamazlığı ve patavatsızlığıyla "Nerede kaldınız, beklemekten yorulduk." Dedi ve ardından sırıttı. Silas bu sırıtışa kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Buradayız, sadece biraz mola verdik." Dedi bana göz kırparak. Az önce yaşadıklarımızı ima ettiğinden emindim. Hatırlayınca içim titredi. Onları da aynı şekilde kurtardıktan sonra Luca; "Lanet olsun, kadın çok korkutucuydu." diye söylendi dişleri susuzluktan alt dudağına batıyordu. "Kim? Rosanna mı?" diye sordum şaşırmıştım. "Evet galiba ona öyle sesleniyorlardı." Dedi çenesini kaşırken. Bir yandan James'i izliyordum. Gözleri şehvetle karışık ateş saçıyordu. Yeşil gözlerini üzerime dikmiş beni soyup üzerine bir güzel yiyordu. Tehlikeli derecede çekiciydi ve tam karşımda duruyordu. Gerginlikle titreyen dudaklarımı yaladım. Az önce giyinmeyi unuttuğum sutyenimin olduğu bölümden taşan göğüslerime dikmişti onları ve aklından geçenleri tahmin ediyordum. Aleti kalkmıştı ve bunu gizlemek için uğraşmıyordu bile. Tanrım, ne utanmaz vampir!

VAMPİR OPERASI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin