"Nasıl oldu?" diye sordum sonunda tamamen kendisine geldiğine karar verdiğimde. Kanım hemen etkisini göstermişti vampir yüzü eski haline dönmüş gözlerinin altındaki yorgunluk kapanmak üzereydi. Yüzünün diğer tarafındaki gözle görülür yaralarsa yakın zamanda yok olacak gibi görünmüyorlardı. Buna neyin sebep olduğunu merak etmiştim. Albert'ı uzun bir süre habersiz beklettiğimi fark ettiğimde odaya çağırdım. Kollarını belime sardı ve mekânın aynı zamanda benim sahibim olduğunu Alaz'ın gözüne bir kez daha sokmak istedi. Zaten elimin ortasındaki kocaman kesiği gördüğünde derin bir iç çekip sinirlerine hâkim olmak için oldukça çaba göstermişti. Onu bunun için daha sonra tebrik etmem gerektiğini aklımın bir köşesine yazdım. İkimizde Alaz'ın dudaklarından dökülecek olan kelimeleri bekliyorduk. Baş ucunda bulunan ikili koltuğa oturup kulaklarımızı açıp onu dinledik.
"Yaklaşık beş gün önce Kont Caspar'ın elçilerinden birisi efendisinden haber getirdiğini söyleyerek otele geldi. Silas halen güvenlik sorunlarından ötürü otelde kalmayı tercih ediyordu. James, Luca ve ben her zaman yanındaydık. Dördüncü aileyi aramıza katmak için planlar yapıyorduk. Onlar için bir davet verip fikirlerimizi açık açık anlatacaktık. Silas çok çabalıyordu Mina. Senin için bir an önce bütün pürüzleri ortadan kaldırmak istiyordu. Hem sana ulaşmaya çalışıyor hem de yapabileceği kadar uzak durmaya çalışıyordu. Sen gittiğin gün ondan bütün hayatı alınmış gibiydi." dedi yüzünü buruşturarak. Albert sessiz bir homurtu eşliğinde derin bir nefes alıp göğsüne yatmam için yönlendirdi. Ardından ellerini saçlarımın üzerinde gezdirdi. Geniş omuzlarını silkeledi. Alaz için anlatmaya çalıştıkları zor olmalıydı. Birkaç kez kelimeler ağzına takıldı ve çıkmadılar. "Buluşma yerine gittiğimizde..." dedi ve durakladı. Bir tür atak geçiriyor gibi görünüyordu. Albert'ın kucağından kalkıp ellerine yapıştım. "Sakin ol, buradayım. Sana kimse zarar veremez." Başka bir kelime etmeden gözlerinin içine baktım. Mümkün olduğunca yara izlerine bakmaktan çekiniyordum. Bakışlarım başka yerlere kaydı. Onu bakmak yaratılmış en kusursuz şeylerden birisini izlemek gibiydi. Birbirimizin gerçekte neyi olduğunu düşünürken gerçeğe döndüm.
"Buluşma yerine gittiğimizde çoktan bir tuzağın içine çekildiğimizi anlamıştık. İşin aslında kont Caspar 'la bir ilgisi yoktu. Kraliçenin oyununa gelmiştik. Bizi Avcılara satmıştı. O zaman boyunca nasıl bu kadar aptal olduğumuzu düşünüp kendimize kızdık. Tek yapmak istediğimiz şey onlardan kurtulup sana dönmekti. Uzun bir süre dövüştük. Söylemek gerekirse Silas şu an nefes alabilmemizin tek sebebi. Kendini teslim edince bize saldırmayı bıraktılar."
"Ne yani? Sizde öylece onu teslim mi ettiniz?"
"Öyle olması gerekti. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu."
"Korkaksınız! Silas, o sizin için kendi canından vazgeçmiş fakat sizin tek yaptığınız şey itaat etmek mi oldu?" Sinirden bütün vücudumun titrediğini hissediyordum. Konuşurken sesim bile titriyordu. Albert yerinden fırladığı gibi beni kucakladı. "Sakin ol meleğim. Sakin ol." Albert oldukça gururlu bir erkekti. Buna rağmen onu soktuğum bu karmaşıklığa boyun eğiyor bana olan sevgisini bu şekilde gösteriyordu. Sonunda bir tarafı seçmem gerektiğini bende biliyordum. Onun yanında huzur buluyor muydum? Evet. Peki onu seviyor muydum? Sanırım buna da evet. Zamanı geldiğinde bir tarafı seçmem gerekiyorsa eğer bunu yapmalıydım. Onların hayatlarını olduğundan daha fazla karıştırmaya hakkım yoktu. Meraklı ve kıskanç bakışlara aldırmadan Albert'ın kucağında ağlıyor ne kadar aciz olduğumu düşünüyor kendime sövüyordum. Silas benim yüzümden kraliçeye düşman olmuştu, benim yüzümden Kont Caspar 'la görüşmek üzere o cehennem olası yere gitti ve benim yüzümden avcılara yakalandı. "İğrenç hissediyorum." diye fısıldadım. Albert ise başını hayır anlamında iki yana sallayıp; "Bence nefes kesici görünüyorsun. Mina, ağlamak zayıflık değildir. Aksine ne kadar güçlü olduğunu, sevdiklerin için neler yapabileceğini gösterir. Ağla, meleğim. Benim yanımda istediğin her şey olabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR OPERASI +18
Vampiros-Birbirinden yakışıklı ve kana susamış vampirlerle dolu bir apartman... -Mina sadece bir insan! Dişlerini boynuma geçirdiğinde sıcak bir sıvı boynumda aşağıya doğru inip tişörtümü ıslattı. "Ah!" dudaklarının kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı;...