Rosanna 'nın burada olması beni şaşırtmış mıydı? Hayır. Az sonra şu kapıdan içeriye kraliçenin bizzat kendisi girse bile şaşırmazdım.
"Tamam benden bu kadar. Gidiyorum."
"Dur, nereye gidiyorsun?" Albert bileklerime yapıştı ve gitmemem için beni zorladı. "Daha fazla kaçamazsın."
"Canımı acıtıyorsun..." dedim sinirli gözlerimi onunkilere dikmiştim. Yüzünde gördüğüm üzüntü tarif edilemezdi. O benim canımı yakmazdı. O benim saçımın teline bile zarar gelmesine izin vermezdi. "Özür dilerim." Diyebildi bileklerimi bırakırken. Onu üzdüğüm için kendime kızmıştım. Başkalarına olan kızgınlığımı ondan çıkartmamalıydım. Gerçeklerden kaçmamalı başıma ne gelecek olursa olsun kabul etmeliydim.
"Gergin misin?" diye sordu Silas.
"Hayır," dedim.
"Yalancı." diye cevapladı.
Ahşap kapıya yaslandım. Ahşabın soğukluğu tişörtüm den içeriye doğru süzülüyordu. Albert hala sessizdi. Göz kontağı dahi kurmuyordu. "Anlatın bakalım." Dedim. "Ama önce kendime bir kahve almalıyım." Mutfağa gidip sıcak suyu açtım birkaç dakika kaynamasını bekledikten sonra kendime sert bir kahve yaptım. Bu kendime gelmemi sağlardı. Ardından mis kokan kahvemle birlikte aralarına daldım. Rosanna bize planlarını anlatmaya başladı. Babasının arkasından iş çevirmek bir hayli zor olsa gerekti fakat o bunu çoktan göze almıştı. Büyük babamın adı Richard'dı ve korkutucu bir adamdı. Bunu Silas bile kabul etmişti. Savaş alanında birçok doğaüstü varlığı yok etmeyi başarmıştı. Kral ve kraliçeyi bile.
"Babam birçok masumun canını yaktı. Artık ona dur demeliyim. Bunun için bana yardımcı olmalısınız. Birlikte hareket edersek onları yok etmemiz mümkün."
"Ben ve sürüm Mina'nın güvende olması için elimizden geleni yaparız." Albert gözünü bile kırpmadan söylemişti bunları. Başta nasıl tanıştığımızı düşününce kader gerçekten bizi birlikte görmek istiyor olmalıydı. Esaretten kurtulup onun gözdesi olmayı başarmıştım. Ve hatta ruh eşiydim. Ona yaşattıklarımı hak etmiyordu. Hiçbirisi hak etmiyordu. Artık ikili oynamak olmazdı. Kimin kazanıp kimin kaybedeceğine ben karar veremezdim. Tüm dikkatimi yaklaşan savaşa vermeli ardından hangisini seçeceğime karar vermeliydim. Nyx 'in söyledikleri aklımı kurcalıyordu. Birinizden biri gitmeli derken neyi kastediyordu? Sözler beynimi yiyip bitiriyordu. Sonuçta ne olursa olsun bu hayatta veya bir başkasında ruh eşleri her zaman birbirlerini bulurdu.
"Kraliçeden tahtı almak ve tüm sevdiklerimi korumak istiyorum." diye ekledi Silas. Sevdiklerim kelimesini altını basa basa söylemişti.
"Avcıların içinde bana ve babana sadık olan bir gurup var." dedi Rosanna. Babana derken biraz duraksamıştı. Kalbine acı bir şey oturmuş gibiydi. Bana yaşadıklarını anlattığında ona babama ne olduğunu sormamıştım. Ölmüş müydü? Bu beni ne kadar ilgilendiriyordu. Kalbimde hafif bir sızı hissettim. Rosanna 'nın da ifadesi değişmişti lakin çabuk toparladı. Tıpkı bir lider gibi konuşmayı sürdürdü. "Kraliçe ile bir toplantı yapılacağını öğrendim. Sizin kaçtığınız duyuldu ve anlaşılan bunun için babamdan hesap soracak gibi görünüyor. Yaptığı ihaneti öğrendiğini biliyor ve korkudan ne yapacağını şaşırmış durumda. "dedi hafifçe sırıtarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR OPERASI +18
Vampire-Birbirinden yakışıklı ve kana susamış vampirlerle dolu bir apartman... -Mina sadece bir insan! Dişlerini boynuma geçirdiğinde sıcak bir sıvı boynumda aşağıya doğru inip tişörtümü ıslattı. "Ah!" dudaklarının kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı;...