"Size inanmayı uzun zaman önce bıraktım ve tarafımı seçtim. Artık sizinle değilim."
Başak Arıkan sinirden elinde tuttuğu şarap kadehini kıracak gibi görünüyordu. Güzeldi. Baştan aşağı siyah renkli, vücudunu saran, hatlarını ortaya çıkaran bir elbise giyinmeyi tercih etmişti. Ellerineyse yine klasik siyah uzun saten kumaştan dikilmiş bir eldiven geçirmişti. Saçlarını arkadan topuz yapmıştı böylece yüzünün keskin hatlarını ortaya çıkarabilmişti. Ceyhun Arıkan'ın yanına gittiğinde öldürücü bakışlarıyla beni baştan aşağı süzüyor aramızda geçenler hakkında eşini bilgilendiriyordu. Ceyhun Arıkan eşi kadar konuya takılmış görünmüyordu. Her zaman sakin bir kişilik olmuştu. Çoğu zaman o kadına nasıl katlanabiliyor? diye düşünmüyor değildim.
"İyi işti. Anneni daha fazla sinirlendiremezdin sanırım." dedim elimin üzerinde gülümsememi saklamaya çalışarak.
"Aslında," dedi duraksadı. "Omuzlarımdan kocaman bir yük kalkmış gibi hissediyorum. Bunu yapmak için geç kaldığımın farkındayım o gece yapmalıydım bunu."
Ne demek istediğini gayet iyi anlamıştım. Amerika'ya taşınmamdan önceki geceden bahsediyordu. Son defa beni öptüğü ve sonsuza kadar elveda dediği gece. Konuyla ilgilenmediğimi belli etmek istedim. "Eskileri açmanın zamanı değil." Bunu canımı yakmadan önce düşünmeliydi. Alaz'ın yüzü tamamen ifadesizdi. Elinde tuttuğu kadehin içindeki şarabı tek seferde içirip bitirdi.
"Seni tanıştırmak istediğim birileri var,"
"Kim? Ailelerden biri mi?"
"Evet, aslında Silas yanındayken tanışmıştınız ama ikinizde kartlarınızı açık oynarsanız iyi olur diye düşündüm."
"Çok iyi düşünmüşsün, hemen gidelim."
Masaya doğrudan yürümek yerine güvenli bir mesafede bekleyip doğru zamanı kollamak istedik. Görüştüreceği kişi Bay Caspar'dı. Ondan iyi elektrik aldığımı biliyordum. Nihayet doğru zamanı yakaladığımızda bu anı beklemiyormuşuz gibi Alaz masada yanlarına katıldı ve beni yanına davet etti. Bay Caspar hafif aksanlı konuşuyordu.
"Merhaba, ben Mina." dedim nazikçe.
"Ne kadar tatlısın." dedi Bay Caspar'ın yanında duran dişi vampir. Bende karakterimden bahsetmesini umdum. Kanımın aromasından bahsedecek değildi öyle değil mi?
"Pek değilimdir," dedim.
Dişi vampir bir süre şaşkınca gözlerime baktı. Neyse ki Bay Caspar gerginliği ortadan kaldırmak için konuşmaya katılmaya karar verdi.
"Siz Bay Silas'ın insanısınız." dedi ardından burnunun üzerine düşen gözlüklerini düzeltip; "Ruh eşi demem daha doğru olacak."
Güldük. "Mina'nın sizinle konuşmak istediği bir konu var." dedi Alaz.
Vampirler sıkkın gözlerle birbirlerine baktılar. İşin nereye gideceğinden neredeyse emin gibilerdi. Bu konudan rahatsız olmayan tek kişi Caspar'dı. Masadan izin isteyip kalktı ve onu takip etmemizi istedi. Kraliçenin gözünü üzerimde hissediyordum ve bu ürpermeme neden oluyordu. Silas, diğer misafirlerle konuşmak zorunda bırakılmış beni de Alaz 'a emanet etmişti. Biz bir başka odaya geçerken Silas 'la göz göze geldik. Her şeyin yolunda olduğunu işaret ettim.
Bizi boş bir odaya çekerken birkaç adamına ortalığa göz kulak olmasını emretti.
Oldukça yakışıklı bir adamdı. Kaç yaşında olduğunu bilmiyorum ama yeterince yaşadığından emindim. Duvarda boylu boyunca asılmış orijinal bir Son akşam yemeği tablosu duruyordu. Bu tabloya her zaman hayran olmuştum. Yazı yazarken birkaç kez bu tabloyla ilgili makaleler yayınlamıştım ve geri dönüşleri çok iyi olmuştu. Leonardo d vincinin ustalık eseri olarak gördüğü bir tabloydu bu. İsa ve ona ihanet eden Yahuda'nın havarilerle aynı masada yemek yemesi anlatılıyordu. İsa başından beri hainin kim olduğunu biliyordu ve hain kendi diliyle itiraf etmişti suçunu. "Tam bir başyapıt." diye girdim lafa. Biraz aristokrat tarafım olduğunu bilmesini istemiştim. Araştırmacı ve iyi bir gözlemciydim. Birçok konuda bilgi sahibiydim. Bildiklerimi paylaşmaktan da hiçbir zaman geri kalmazdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR OPERASI +18
Vampire-Birbirinden yakışıklı ve kana susamış vampirlerle dolu bir apartman... -Mina sadece bir insan! Dişlerini boynuma geçirdiğinde sıcak bir sıvı boynumda aşağıya doğru inip tişörtümü ıslattı. "Ah!" dudaklarının kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı;...