4. Bölüm : Mazi

85 5 3
                                    

Huzursuzluk değil bu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Huzursuzluk değil bu. Tanımlanması güç bir doluluk duygusu. Biten ama ne olduğunu ve yerine neyi koyacağımı iyi bilmediğim bir şeyden dolayı duyduğum şaşkınlık. Derin hüzün, belli belirsiz bir yavanlık var hayatımda, bir solgunluk. İçimde bir düşman barınıyor ama nedir, kimdir o, bilmiyorum..

Karşımda duranın yıllar evvele dayanan bir anının, soluk kesitleri geçiyor bir an zihnimden...  Bu sıralar ön göremediğim şeyler üst üste gelirken, hayatımın dalga dalga olacağını ve beni sarsacağını anlarken bile, sadece öylece duruyorum. Heykel gibi... Hissiz, tepkisiz, donuk.

O ise karşımda sanki mazisini görmüş ve bu yüzünde buruk bir gülümseme bırakmıştı. Yaralı bir gülümseme. Aslının ne olduğunu sadece ikimizin bildiği bir gülümseme. Altında yatan onlarca, binlerce yaşanmışlık, enkaz...

"Eflal..." derken, aslında söylememesi gereken ismimin uzun süre sonra duyduğum tanıdık bir seste olması bile bir şey hissettirmiyordu. Ya da hissettiğimin bile farkında değilim. Şırfıntı neredesin? Sanırım onun sesini duymak kafamı başka şeylerle de oyalamak istiyordum. Bu anın gelmemesi gerekirdi. Böyle değil.

"-Buradayım ben yine Eflal. Bu bir tesadüf veya değil. Sen yüzleşme sınavını çok öncesinden bitirmişsin. Bunu biliyorsun, biliyoruz.. " Haklılık payını düşünmeden donuk bir şekilde karşımda duran mazime cevap verdim, 

"Çınar?" dedim sorarcasına. Kaşlarıma direnmeyi bırakıp havalanmalarına izin verdim. O ise yüzündeki buruk gülümseme ile devam ediyordu,

"Eflal, ne kadar uzun zaman oldu... Nasılsın?" İyi olmasam da onu görmek de daha berbat mı hissettirmişti? Hissettiğim şeyin ne olduğunu anlayamadım ama üzerinde de durmak istemiyordum. Bu bana istemediğim bir hissiyat verebilirdi. Bu sefer yüzüme düz ifade takınıp devam ettim,

''İyiyim. Evet epey oldu. Sen nasılsın?'' dedim nezaketen. Şaşkınlığımı dizginleyerek. Oysa umurumda değildi. Şuan bir an önce bitmeliydi. Ela ise ne olduğunu anlamaya çalışıyor ama bölmemek adına soru sormuyordu. Ben ise bu anı bir an önce dağıtmak adına ona dönüp,

"Çınar bu. Çınar, benim çocukluk arkadaşım." derken elimle Çınarı gösterdikten sonra gözlerimi çınara dönüp, elimi de Ela'ya doğru işaret edip, "Bu da Ela. Benim en yakın arkadaşım." dedim zoraki bir gülümseme ile. Onlar tokalaştıktan sonra Çınar'ın boncuk yeşilleri bana döndü yeniden. Sabırsız ve içi içine sığmıyor olmalıydı.

''Ben de kız arkadaşımın doğum gününe hediye almak için gelmiştim. Seni görünce tanıyamadım bir anda sonra dikkatli bakınca tanıdım. Çok değişmişsin, ama bir yandan hiç değişmemiş gibisin. Hiç beklemiyordum. Gerçekten nasılsın, nasıl gidiyor.'' dedi tek seferde konuşarak.''- Herkes bir şekilde hayatına bakıyor Eflal. Herkes her şeyi atlatıyor..." Diyen şırfıntı mazime taş atmıştı. Ama yaşananlar 'Her şey' kalıbına sığacak kadar küçük şeyler olmadığını biliyordum. Biliyorduk. İçimde ki hüzün gün yüzüne çıkmaya çalışıyor fakat ben elimden geldiğince örseliyordum.

FÜSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin