24. Bölüm : Yara

13 1 0
                                    

Kapı aralandığında beklediğim ve alıştığım yüzün aksine bu defa elinde ballı sütü tutan Özgürdü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapı aralandığında beklediğim ve alıştığım yüzün aksine bu defa elinde ballı sütü tutan Özgürdü. Karşımda duran bu defa Özgürdü. Başından beri ikisi arasında bir şey vardı. Araf hiçbir şeyi dinlemiyor, kimseyi umursamıyor, kimse için bir şey yapmıyor, verilen işleri canı isterse yapandı.

Ama Özgür, o farklıydı biraz. Bir işi sanki tüm hayatı ona bağlıymış gibi, tek bir hata ile tüm her şeyin mahvolacağını sanan, lugatında her işi, her kelimeyi özenle seçer ve öyle sunardı. Şuan karşımda ki adam hayatının sanki bu ana bağlıymış gibi büyük bir ciddiyetle elinde ballı sütümü tutuyordu. Ve ona görev verilmişti. Yıllardır tek bir gün aksatmadan dedemin getirdiği akşam ballı sütler rutinini ilk defa bozmuş aynı zaman da da yerine Araf'ı koymuştu. Bununla ne demek istemişti bilmiyordum. Belki de anlayabileceğimden daha derindir anlamı.

"Gel..." diyerek yatağa oturup yanıma oturması için yatağa avuç içimle vurdum. 

Bir şey demeden büyük bir ciddiyetle geldi yanıma. Aynı zaman da da dibime oturdu. Ballı sütümü elime verdi. Bense bir yudum aldım. Aynıydı.

Tıpkı dedemin her akşam yaptığındandı. 

Aynısını nasıl tuttururdu ki? 

Süt aynı süt de, akşam aynı akşam değil. Zaman aynı zaman değil. İnsan, aynı insan değil.

Sütü bitirip bardağı yatağımın yanında ki küçük masaya koydum. Sonra Özgür'e döndürdüm yüzümü. O da  önce gözlerime sonra dudaklarıma bakıp hafifçe gülümsedi. Ben ne olduğunu anlayamadığım için gözlerimi kısıp kafamı 'Ne var?' anlamında iki yana salladım. Sol elini kaldırıp yüzüme doğru yaklaştırdı. 

Temas.

"-Şuan bunun olması seni heyecanlandırmak yerine, mideni bulandırması gerekirdi."

Ama olmuyordu. Baş parmağını üst dudağımın baştan sona gezdirdi. Ve bunu olabildiğince yavaş hareketlerle yaptı. Sonra elini çekmeden alt dudağıma da aynı şekilde dokundu. Ben ne mi yaptım. Öylece onu izledim. 

"Hiç olmadık zamanlarda çocuk gibisin." dedi sessizliği bozarak. Bense hem temasın hem de onun kokusunun etkisinden çabuk kurtulmak ve aptal biri gibi gözükmemek için ayağa kalktım. Bunun için ilk önce uzaklaşmam gerekiyordu ondan. Ve mesafe her zaman iyiydi.

Odanın içinde dolanıyordum ve ona tam cevap verecekken, "Pansuman mı yapacaktın sen?" dedi. Bunu nasıl anlamış olabilirdi? Yok artık. Ona döndüm ve kafamı salladım. Yalan söylemezdim. Yalan söylemek için birine değer vermek gerekirdi benim fikrimce. En azından birini önemsemek. Buna da zaten hiçbir zaman ihtiyaç duymadım.

"Nasıl anladın?" dedim merak ettiğim şeyi doğrudan sorarak. "Geldiğimde nefes alış verişin hızlıydı. Acelece giyindiğin için üstünü ters giymiş aynı zamanda arka tarafını tam düzeltememişsin. Tabi en büyük etken de yatağın altına sıkıştırmaya çalıştığın pansuman bezleri." dedi. 

FÜSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin