|bu bana açtığın ilk savaş değil, kardeşimKemiklerine dek işleyen soğukluk, uzun süredir bakımdan yoksun kıvırcık tutamlarının arasından sırtına süzülürken hissettiği ürperti dişlerini takırdatmakla birlikte bedenini kuvvetle titretiyordu. Alışması gerekirdi bu eziyete, daha fazlasını da görmüştü fakat her ne durumda olursa olsun kendisine verilen sınav böylesine acımasız olmamıştı. Bedeninde silikleşmeye yüz tutmuş yara izleri soğuk damlaların altında sızlarken, Jeongguk bir an önce bu eziyeti bitirmeye çalışarak bedenini duruluyordu. Zihninde zincirinden bırakılmış düşünceleri onu sakin tutabilecek her gerekçeye saldırırken, Kim Taehyung'a olan nefretini avuçları arasındaki hiçlikten çıkarmaya çalışıyordu. Yumrukları soğuk fayansa sertçe değerken gözlerini sıkı sıkıya yumarak kahvelerini öfkeyle gizledi. İçinde bulunduğu bu durumdan nefret ediyordu. Kendisine bir an dahi yararı dokunmayan gereksiz mahkumlardan, anlamlandıramadığı arkadaşlıklardan...
Kaderinin kendisine eziyet etmekten bir an dahi geri durmayan, iğrenç bir adamın iki dudağının arasındayken nasıl olur da sakin kalabilirdi? Öfkesini ve nefretini daha ne kadar gizli tutabilirdi? Şimdiye değin bir yandaştan daha fazlasını bulması gerekirken, onu soracak kimsenin olmayışı Kim Taehyung'un sadık köpeklerini canı istediğinde üzerine doğru bırakmasına olanak sağlıyordu. Evet, belki de bu kısır döngü o "dur" diyene kadar devam edecekti fakat yine de uğraştığı bu çocuğun kimsesiz olmadığını bilmek onu bazı noktalarda istemsizce durdurabilirdi. O an tek düşündüğü kendisini bu tiksindirici hayata sürükleyen Kim'i düşünmekken, soğuk su damlalarının hâlâ çıplak bedeninin üzerinden geçip gidişini izleyen bir çift gözden habersizce, kendisine öfkeleniyordu.
Jaebum, yaptığı hareketin etikliğini pek de düşünmeden elleri cebinde karşısındaki beyaz, kusursuz teni incelemekten geri durmamıştı. Gözleri umarsızca etrafta gezinirken neredeyse her gün masalarında yemek yiyen, bir posta da Taehyung tarafından dövülen bu çocuğun bu denli çekici bir bedene sahip olabileceğini pek düşünmemişti. Kusursuzdu bedeni, sırtındaki ve bacaklarındaki izler gözünü acıtmamıştı. Tanırdı bu görüntüyü, pek yakından. Birkaçının acısını koruduğunu fark etmişti, moraran yerler bir süre geçeceğe pek de benzemiyordu.
"Dün gece zor geçmiş anlaşılan."
Kendi yarattığı öfkenin içinde kaybolan zayıf çocuk, duyduğu sesle yerinden sıçrarcasına gözlerini açtığında telaşla sırtını mermere vererek, elleriyle önünü kapatmaya çalışıyordu. Hissettiği öfke aniden korkutucu derecede derin bir utanca dönüşürken hiç yapamayacağı bir atakta bulunmuştu.
"Çık!"
Âni çıkışı Jaebum'u öfkelendirmek yerine neşelendirirken ondan bir atak bekleyen genç, aldığı olumlu yanıtla kısa sürede yanından ayrılan adamın ardından bakakalırken kısa süreli yaşadığı bu utanç gardiyanlardan birinin hızla açık kabinden çıkması için jopunu mermere vurmasıyla son bulmuştu. Astığı havluyu titremeye devam eden bedenine sararak kıyafetlerini giymeye koyuldu. Her an birinin yeniden kendisini gözetleyebilecekmiş hissi oldukça rahatsız hissetmesine neden olurken, bugün yaşadığı o ânı hafızasından silmek adına uğraşarak revire doğru adımladı. Resmen Kim Taehyung'un karşısında durabilecek güçte bir adama çık diye bağırmıştı. Başı belada mıydı?
Karnında atılan tekmenin sızısı zaman geçtikçe daha acı verici bir noksanlığa dönüşürken kendisi için yapabileceği en iyi şey revire gidebilmekti. Kolay kolay revire izin alamayacağını bilse de ortak banyonun kapısında bekleyen gardiyan Kim'e doğru birkaç adım atarak dikkat çekmeyi başarabilmişti.
"Gardiyan Kim."
"Söyle?"
Uzun boylu, iri yarı adam elindeki jopu yerine sokarken Jeongguk'un gözleri bir an dahi olsa o noktadan ayrılmamış, elindekinin üzerine gelmemesiyle rahatlar bir şekilde konuşmaya devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook
Fanfiction"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.