|seni seviyorum; aynı kulun tanrıyı, güneşin kardeleni sevdiği gibi
(şarkılarıyla okumanız tavsiye edilir, şarkılar yazıyor ama isteyen olursa diye final bölümü için yaptığım playlist'i panoma atacağım.)
(satırlarımı asla atlamadan okuyan özel okuruma ithafen, @babylisasshi)
(şarkı: tom odell - black friday)
"Beğenmedim Taehyung, istemiyorum."
"Güzelim iyi de neden? Çok büyük ve güzel."
"Dediğin gibi, çok büyük. Biz bu evde istesek dramalardaki karakterler kadar sık karşılaşamayız."
Jeongguk huysuzca evin anahtarını itti, Taehyung sürpriz olsun diye çoktan evi almış ve dizayn etmişti. Sözsüz bir şekilde ne zaman başladığı belli olmayan ilişkileri aylardır sürüyordu, Taehyung hala birlikte adım atması gerektiğini öğrenememişti.
"Ben senin istediğin şeyi bir türlü anlamıyorum."
Adam bıkkın bir nefes verip telefonu eline aldı, en azından evi kiraya verebilirdi. Yoongi'ye yazarken aklından nasıl bir ev alması gerektiğini de düşünmeye devam ediyordu.
"Taehyung."
"Hm?" Adam kaşlarını kaldırıp mırıldandı dudaklarını aralamadan, sol elindeki bardaktan yeşil çayını yudumluyordu bu sırada. Aylardır Jeongguk ile ayrı evlerde yaşamak bedenine büyük yük oluyordu, artık onunla aynı yaşam alanını paylaşmaları konusunda her zamankinden daha ısrarcıydı. Yeniden asistanının ona attığı evlere bakarken Jeongguk yeniden seslendi güzel sesiyle.
"Efendim bebeğim?"
Bu sefer başın telefonundan kaldırıp ilgiyle genç adama baktı. Uzadığı için topladığı kıvırcık saçları o kadar güzel duruyordu ki, bu saçlara kıyan makası eritmek isterdi.
Sonunda sarı gözlerin ilgisini aldığında suyun kaynadığına dair ses evinde yankılandı, yine de umursamadan dörtlü koltukta Taehyung'un üzerine uzandı. Adam üçlü koltuğa sığamadığı için daha büyüğünü almışlardı ve bu evle alakası olmayan pahalı mobilya diğeri ne zaman gitse Jeongguk'a her şeyin ne kadar gerçek olduğunu hatırlatıyordu.
O deli değildi, Kim Taehyung ölmemişti ve onu seviyordu. Hayır, onu çok seviyordu. Kendi rahat evinde yalnız olmaktansa onun konforsuz ve kendi boyutuna göre küçük kalan evinde olmayı tercih ediyordu.
Dudaklarını adamın dudaklarına bastırdı, bir aydır bunu kendisinin akıl etmesini bekliyordu fakat belli ki oraya gelmeyecekti.
"Beraber bakmaya gitsek? Böylece ikimize de uygun bir yer bulabiliriz. Finallerim bitmek üzere, birkaç gün sonra gideriz."
Tatlı tatlı asla mistik olmayan bu basit fikri öne sürdü, elbette Kim Taehyung'dan bu çıkmamıştı. Aslında Jeongguk daha önce bu fikri söyleyebilirdi ama adamın inatla ona uygun olanı seçmeye çalışmasını izlemeyi çok sevmişti.
"Öyle daha kolay olurdu, değil mi?" Taehyung aklında bu düşünceyi değerlendirirken kendi kendine başını salladı. "Sana sürpriz olsun diye buna girişmek istemiyordum ama belli ki beceremeyeceğim, gideriz güzelliğim. O zaman Hana ile sen konuş, senin isteklerine göre evleri değerlendirmeye alsın. Belli ki benimkiler pek sevilmiyor.." Adam iç çekerek bardağını masaya koydu ve tek elini gencin yumuşak kıvırcıklarına attı. Buklelerini parmaklarını dolayıp oynarken gözlerini de dinlendiriyordu.
"Taehyung üçüncü gösterdiğin evin ilanında saray yazıyordu, neden sevilmiyor acaba hiç düşündün mü?"
"Sonuncusunda sadece yedi oda vardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook
Fanfiction"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.