2.11: verdiğin her karar benim hükmüm, işlediğin her günahsa benim günahımdır

4.9K 438 469
                                    


|verdiğin her karar benim hükmüm, işlediğin her günahsa benim günahımdır

Bölümlerin geliş hızı yorum ve beğeniyle doğru orantılıdır.

(bölüm şarkısı sam tinnesz - play with fire)

Elindeki kandan dolayı artık silahı tutmakta güçlük çekiyordu, yanında taşıdığı ikinci Desert Eagle mermi yetersizliğinden kenara köşeye atıldığında pantolonunun cep kısmından bıçağını çıkarttı tek bir hamlede. Çok da onurlu bir savaş beklemiyordu Kim Namjoon'dan fakat üstüne bir ordu salacağını ve kendisinin de hiç gelmeyeceğini gerçekten tahmin edememişti. Terk edilmiş limanın ortasındaki patlayıcı simgeli varilin üzerindeki notu görmesi bir şeylerin yanlış gittiğini anlamasına yetmişti. Varile yaklaşıp notu aldığında duyduğu cılız sesle başını hafifçe yana eğmiş, kırmızı keskin nişancı lazerini görmüştü ayakları dibindeki tehlikeli maddede. Kendini yuvarlayarak arkaya doğru atsa da patlayıcının sırtına verdiği hasardan kaçmak neredeyse imkansızdı.

"Ortak bir düşmanımız olduğunu sanıyorduk, belli ki yanılmışız.
Oyuna hoş geldin."

-KNJ

Notun üzerindeki kelimeleri göz ucuyla okuyabilmişti zira bir anda limanın deniz kısmından yükselen eller betonu kavramış, kendilerini yukarıya çekmeye başlamışlardı. Bu korku filmi sahnesine benzer anı izlemeyi keskin nişancının lazerini göğsünde görmesiyle kesti, çevik bir şekilde geriye doğru adım atmış hemen ardından onu takip eden üç lazerle birlikte koşmaya başlamıştı.

Kendisi de ne yaptığını bilmiyordu, buradan kurtulmak ve sağ çıkmak gittikçe zor bir hal alıyordu; öyle ki buraya geliş amacını tamamlayamamak tek korkusu oldu bir anda.

Belki bir, belki bir buçuk saat geçtiğinde keskin nişancıları indirmişti ama üstüne silahlı silahsız gelen beyaz kıyafetli insanlar bitmek bilmiyordu. Nereye, nasıl bir şeye düştüğünü anlayamıyordu. Hepsinin gözünde aynı ifade ve aynı ifadesizlik vardı. Her birinin bir amacı vardı ama hiç kimsenin bu amaçtan haberi yoktu. Hiçbiri durmuyordu ama kimse neden harekete geçtiğini bilmiyordu.

Delilik, diye düşündü Jaebum. Etrafımı saran etten bir duvar değil zihinsel bir engel.

Kim Taehyung'un iki yıl boyunca arasında kaldığı delilik.

Silahındaki son iki mermiyi saklayarak belindeki yerine yerleştirdi. Birinin elindeki demirlerden alırsa daha fazla işe yarayacağına inanıyordu ama tek kişi bunun üstesinden gelmek de gittikçe zorlaşıyordu. Küçük yaşından beri eğitimler almış ve bedeninizle birlikte zihnini de geliştirmişti lakin elbet bunun da bir sınırı vardı ve bu sınıra ulaşmadan evvel hedefini gerçekleştirememe düşüncesi ona dehşet verdi.

Derin bir nefes aldı, sakin olması ve akıllıca düşünmesi gerektiğini biliyordu. Zaman akmayı yavaşladığında duyduğu tek şey kendi nefes sesleri oldu, elbette bu etten ordunun bir limiti vardı ve sadece o zamana kadar devam etmeliydi.

"Düşün, Jaebum. Delilikle en iyi nasıl başa çıkılır?" Zihninde kendisine soru soran iç sesine cevap vermeden evvel gözlerini ona gergin gülümsemelerle bakan toplulukta gezdiriyordu. Hepsinin üzerinde beyaz olması bir stratejiydi, insan beyni beyazı kirletmekten düşmanında dahi olsa kaçınırdı. Bu strateji Jaebum'a onların kendi akılları olmadığını ve aslında masum olduklarını inandırmak için yapılan bir yanıltmacaydı.

Fakat onlar Im Jaebum'u tanımıyordu.

Onun ne bir vicdanı ne de merhameti vardı.

Özellikle işin ucunda Kim Taehyung varsa.

JO 'taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin