2.1: iyilik en güçlü savunucusunu kaybetmişti

7K 774 1.1K
                                    


|iyilik en güçlü savunucusunu kaybetmişti

Kolundaki oldukça pahalı olan ama markasını bile bilmediği saate baktı, toplantı yüzünden işi uzamıştı ve neredeyse karanlık dünyanın üzerine tekrar çökmek üzereydi. Gerçi, sabah altı sularında çekilen ve akşam yedi sularında geri gelen bu gece artık onun her zaman içindeydi. Güneş yükselip ısıtır ve aydınlatırken insanlığı, kalbinin bir daha asla karanlıktan kurtulamayacağına emindi kendisi.

Çünkü istemiyordu, ihtiyacı da yoktu belli ki.

O bu karanlığı arkadaşı bellemiş, görevineyse canla başla sarılmıştı. Görevden daha önemli tek şey var mıydı ki bu dünyada?

Manzara ayaklarının altında onun kulu olmaya hazırlanırken daldığı alandan onu çekip çıkaran kalın ve gür ses olmuştu.

"Bugünlük bu kadar olsun, beyler. Yeni inşaatı iyice araştırın, gerekirse her yeri kazın. Ne bulmamız gerektiğini bilmiyorum ama onu istiyorum."

Masanın iki baş köşesi vardı, birinde oturan kişi Min Yoongi'ydi diğeriyse her daim boştu. Yerinden kalkmadan herkesin gitmesini bekledi, bu sırada elindeki dosyalarla ilgileniyormuş gibi yapıyordu. Diğer yetkililer toplantı odasını terk ettiğinde, elindeki dosyayı bırakıp sandalyesinde geriye yaslandı. Gözleri karşısındaki boş sandalyeden, ayakta dikilene taşındı. Tek eli cebinde, dışarıyı izliyordu. Bir süre Yoongi manzarayı izleyen üzerinde gözlerini gezdirdi. Yorgun görünüyordu ama buradan sonra eve gitmeyeceğini her ikisi de biliyordu.

"Bugün cumartesi."

Kulakları sağır eden bir sessizlik vardı odada, ikisi de bir şey demedi bir süre ve bu artık dayanılmaz bir hale gelince Yoongi yeniden konuştu.

"Bu gece 1986'ya gelmek ister misin benimle?"

"Cevabını bildiğin sorular sormayı seviyorsun."

Ardından sandalyedeki beden de ayaklanmış, şehir manzarasının önüne gelmişti. Sessizlik onların ortak dostuydu, kelimeler olmadan anlaşmayı öğrenmişlerdi. Öğretmenleriyse, hayatın ta kendisiydi.

"Bazı şeyleri aşmazsan hayatına devam edemezsin, biliyorsun değil mi?"

Manzaradan gözlerini bir an olsun ayırmadı, her şeyin bilincinde olduğu halde böyle davranıyordu ya zaten. Kime ne anlatıyordu?

Aşmak istemiyordu.

Bu manzara yerine bir orman görüntüsü görmek isterdi, binalarla kirletilmiş çevre onun için oldukça hüzünlüydü. Katillerin arasında yaşayıp gidiyordu zira her insan hayatında bir kere katil olmuştu illa ki. Kimi beden, kimi ruh, kimi mutluluk katili olmuştu fakat olmuşlardı işte.

Herkes katildi, ona göre. Kendisi de cesetti söylemek gerekirse.

"Hayat biz istemesek de devam ediyor, dünya biz ağlasak da dönüyor."

Yoongi'nin omzunu hafifçe sıkıp toplantı odasından çıktı. Başı yukarıda, duruşu dikti. Zarif ama güç dolu adımlarla odasına gelir gelmez kabanını almış ve büyük odadan dışarıya atmıştı kendini. Saatine baktı hafif bir aceleyle, çok geç kalmıştı ama neyse ki yarın tatildi. Onu boğan bu şirkete gelmek zorunda değildi.

"Efendim, ben getirirdim kabanınızı!"

Asistanı yanına yüzünde suçluluğun tohumları olan allıklarla geldiğinde sorun olmadığını söylemek istemiş ama yorgunluğu yüzünden bir cevap verememişti. Artık insanlarla iletişim kurmak bile onu çok zorlamaktaydı, yorgunluğuna yorgunluk eklemekteydi.

JO 'taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin