2.4: hatırdan silinen kalpten de sürgün edilir mi?

7.9K 796 1.4K
                                    

|hatırdan silinen kalpten de sürgün edilir mi?

(bölümün geliş hızı beğeni ve yorumlarla doğru orantılıdır.)

(bölüm şarkısı taylor swift - exile.)

"Bu filmi daha önce izlemiştim."

Jeongguk tüm gün ilaç aldığından yorgun düşen bedeninin etrafında pervane olan insanları izlemişti. Biri ilacını, bir diğeri yemeğini veriyordu. Odasında en fazla iki dakika yalnız kaldığını fark etmişti çok zaman geçmeden, bunun nedeni de kendisinin çok sıkıldığını hissetmemesi içindi belli ki lakin gerçek buydu. Zincirler bileklerine ve boynuna tekrar geçirilmişti.

Bu döngü, çok tanıdıktı.

Hemen bir şey yapmalıydı.

Bu evin kıdemli görevlisi olan Jennie süzüldü içeriye, orta yaşlarında oldukça hoş bir kadındı. Birkaç gündür sık sık konuşur olmuşlardı; öyle ki Jennie'nin hemcinsinden hoşlandığını bile öğrenmişti. Anlattığına göre sevdiği bir kadın da vardı bir zamanlar dudaklarına mühürlenmiş olan. Hikayeyi sormamıştı Jeongguk zor olduğunu düşündüğünden fakat merak ediyordu.

"Bay Jeon, neden bütün perdeler kapalı böyle?"

Tchlayarak büyük odada geniş perdeleri ulaşıp sertçe açtı Jennie, giren gün ışığı nedeniyle Jeongguk ellerini yüzüne attı oldukça erkeksi (?) bir çığlık eşliğinde.

"Sadece gün ışığı, deriniz soyulmayacak. Sakin olun."

Ardından kenara koyduğu tepsiyi alıp kendisinden genç olan adamın dizlerine bıraktı. Onun gözünde Jeon Jeongguk çocuktan başka bir şey değildi, bu gencin omuzlarına bırakılan yüke hayret ediyordu. Kaldıramayacağından değildi, henüz çocuktu. İnsanların ruhlarının içlerini görmesiyle bilinen Jennie, ne gördüğünü biliyordu. Çocukluğu elinden alınan, yas içinde bir öz.

"Eğer bu şekilde karanlıkta oturursanız nasıl iyiye gitmeyi bekliyorsunuz? Tüm gün yatakta olmanın ne kadar sıkıcı olduğunu tahmin edebiliyorum fakat bu geçici durumu kısaltmak sizin elinizde."

Kadının onu düşündüğünü bilen Jeongguk bir şey dememeyi tercih etti, huysuzluk yapmak istemiyordu. Kimseyi zora sokmak değildi amacı ve böyle yansıttığında kendisi de üzülüyordu. Asistanının ne zaman yüzü düşse Jeongguk hemen anlardı. Sadece artık özür dilemeye, nazik olmaya veya gönül almaya enerjisi yoktu. Tek bir kişi haricinde giden herkesin yerini doldurabildiğini bu yirmi küsür yıllık bir baltaya sap olamamış hayatında acı şekilde öğrenmişti.

Tepsideki yedi tane ilacın içinde bulunduğu zarif porselene baktı Jeongguk. Konulan şey süslenince o ilaç olmuyor muydu sanki? Acı bir tebessüm yüzünde belirdiğinde eskiden evreni içinde barındıran gözlerinde tek bir yıldızın olmaması muhakkak dikkat çekerdi. Ne yıldızı kalmıştı, ne ışığı. Yaşama sevincini almışlardı, şimdi de hayatta tutmaya çalışıyorlardı.

İnsanlar hiç adil oynamıyorlardı.

"Jennie, bana hikayeni anlatmak ister misin?"

Genç adamdan aldığı soru nedeniyle içten içe şaşıran kadın itiraz etmeden yatağın yanına çekilmiş sandalyeye oturdu. Ne kadar süre sessizce uzakta kalan pencereden dışarıya baktı bilmiyordu ama sonunda omuzlarına dökülen saçlarının perçemlerini gözlerinin önünden almış, yatakta on izleyen gence dönmüştü.

"İlaçlarınızı içerseniz, ben de size hikayemi anlatabilirim."

Aldığı cevaptan memnun olan adam beyaz elini porselene atıp havalandırdı. Hiç düşünmeden ilaçları iki seferde su yardımıyla içen gencin bu hikayeyi gerçekten dinlemek istediği aşikardı. Normalde dakikalarca yalvarmanın ardından içtiği ilaçları bu anlaşmayla sorunsuz şekilde midesine göndermiş, kanına karışmasına izin vermişti. Jeongguk'a göre bu ilaçlar onu iyi etmeyecekti, sadece ne gördüğünün farkındaydı ve yorabildiği şey ancak buydu.

JO 'taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin