|gözlerinde gördüğüm her şey benim eserim, ben elleri olmayan bir şairim
(bölüm şarkısı taylor swift - my tears ricochet)
(üçüncü sezonun açılışını yapıyoruz. aslında ikinci sezondan hemen sonra yayımlayacaktım bildiğiniz gibi ama hayalet okuyucular, az beğeni ve yorumlardan dolayı JO'ya olan tüm ilgimi kaybettim. bu aralar yeniden yazmak iyi geliyor, yorumlarınız ve varlığınızla ilham buluyorum. iyi okumalar bakalım, ne kadar paslanmışım görelim.)
↺
"Çiçek mi alayım? Çiçek? Altından falan mı?"
Taehyung silahının kabzasını simsiyah saçlarının arasına daldırmış karışık bir ifadeyle telefonda konuştuğu kişiye tepki veriyordu. Silahın soğuk başıyla hafifçe başını kaşıdı, ayakları altında yatan adamın inlemeleri yükselip konuşmasını bölmesin diye göğsüne baskı yapıyordu.
Karşı hattaki Yoongi'nin de kafası karışmış gibiydi, bir süre sessizlik oldu ve arkadaşı yanındaki kişiye sordu.
"Çiçekler altından mı olacakmış?"
"Tanrım, hayır.. Çiçek işte Yoongi, altından çiçek mi olur?"
Solar'ın bıkkın sesi ahizeye uzak olmasına rağmen oldukça iyi duyulmuştu, kadın büyük ihtimalle iki insani duygulardan arınmış adamın yanında durup sorularını cevaplamaktan bıkmıştı.
"Yok, normal çiçekmiş. Bitki yok mu, onlardan."
"Ot vererek mi Jeongguk'u ayartacağım?" Silahını başından çekip emniyet kilidi çoktan kapatılmış ve kurşun atmaya hazır silahı altındaki adama yöneltti, hiç tereddüt etmeden alnından vurdu. "Doğrusu, olanları birkaç renkli otun yatıştırabileceğini düşünmüyorum." Silahının emniyet kilidini yeniden açıp beline yerleştirdi, az uykuya her ne kadar alışık olsa da 72 saattir hiç uyumadığı göze alınınca başına giren şiddetli ağrılara engel olamıyordu.
"Kim Taehyung'un cazibesi belli ki Jeon Jeongguk'a geçerli değil." diye de ekledi aklına onu istemediğini söylediği gecenin anıları düşerken.
"Yani, bunlara katılıyorum. Pek affedilesi biri de değilsin."
Arkadaşının alaycı sesi kulağına ulaştığında yüzü buruştu, ona bilmediği bir şeyler söyleyecek kimse yok muydu gerçekten? Üstüne bulaşmış kan lekelerini kontrol etmeden depoya henüz giren Yeonjun'a ilerledi. Telefondaki sinir bozucu sese cevap verme zahmetinde de bulunmadı, kapatıp cebine soktu başındaki ağrıya huysuzlanan yüz ifadesi eşliğinde.
"Bay Kim, bugün akşamı sizin için boşaltmıştım fakat önemli bir toplantı talebi geldi."
"Kabul etme o zaman."
Uzun adam diğerinin yanından geçip gitmiş, depoya girerken tepede olan güneşin batmak üzere olduğunu fark etmişti. O burada yokken uğraşması gereken o kadar iş birikmişti ki, en son ne zaman dinlendiğini hatırlamıyordu.
"Ama Bay Im önemli olduğunu söyledi."
Ayakları durdu, bir dakika kadar sessizlik oldu Yeonjun'u oldukça geren. Taehyung o bir dakikada ne düşündü, ne tarttı ve nasıl bir ifade yaptı bilmiyordu fakat adam uzaklaşırken onay veren sesi net ve gürdü.
"Gerisi bende, eve git."
↺
Park ettiği Mercedes bulunduğu ortamı garipsiyordu, üzerinde her zamankinin aksine takım elbiseleri yerine bir eşofman ve tişört vardı. Hava belki soğuktu, belki değildi. Taehyung'u 36 yıllık yaşamından edindiği tecrübeler sonucunda son etkileyecek şey soğuk olsa gerekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook
Fanfiction"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.