|ölümden korkmamak, onun dudaklarından korkmamaya eş değerdi
Gece bir sessizlik çökerdi dünyaya, insanlarsa çığlık atardı bağıra bağıra. Bu tezatlığın nedenleri vardı aslında. Sessizlikte, kalabalıkta olduğundan daha iyi düşünme fırsatı bulurdun mesela. Herkes susar ve sen kendinle kalırdın. Çoğumuz hatalarımızı geceleri yapar, karanlığın üstünü örtmesini beklerdik. En kirli şeyler genellikle ay sahneye çıktığında gerçekleşirdi. Şimdi size bir hikaye anlatacağım.
Akan kanın telafisi olmaz,
keskin kılıç gördüğü insana merhamet duymaz.
Onun sarı gözleri kimseye sevgiyle bakmaz.Öğrenmemiş bu adam sevgiyi,
kimse göstermemiş ilgiyi.
Kanla büyüyen, trajedi dolu bir hayatı vardı
elleri bir yerden sonra o kadar kirlendi ki
zevkine bakmaya başladı.
Artık bu adam,
döktüğü kandan haz almaktaydı.Ona bir baba, bir anne verilmedi.
Kardeşi de yoktu fakat kendisi kadar siyah saçlara sahip
canından çok güvendiği bir "yoldaşı " vardı.
Kanları uyuşmazdı,
yine de birbirlerini koruyup kollarlardı.Sonra, gözleri kuzgun siyahı olan kardeş bir sır öğrendi.
İki kişinin bildiği, sır olarak kalmazdı.
Bu sırrı korumazsa canı alınacaktı, amma velakin kendi canı değildi.
Kardeşinin canıydı.
Bunu göze alamazdı, almadı da.
Önüne baktı, bu sırrın ona verdiği ağırlıkla yıllarını yaşadı.Az gitti, uz gitti; aralarındaki sırrı görmezden gelmeyi öğrendi.
Kardeşi her baktığında ona, kendisine de pek öğretilemeyen ve
kitaplardan görüp taklit ettiği tebessümünü verdi.
Canı da ne denli acıdı.Giz vardı sırdaşıyla aralarında,
bu yüzden kızdı babasına.
Kardeşiyle tehdit edilmek, kardeşine gerçekleri söyleyememek
yaktı
kavurdu
ama
öldürmedi.Kardeşi canından olacak diye yıllarca taşıdı bu yükü,
sonra bir gün yatsıya kalmadan ortaya çıktı bahsi geçen giz.
En beklenmedik,
en olmadık anda.
Normal bir günde.
Monotonluğun ortasına düşen bomba,
Jaebum onu görür görmez tanıdı.
Eski dostuydu bu, giziydi.
Bu gizi nerede görürse görsün tanırdı, bununla büyümüştü.
Korktuğu tek şeydi bu,
kabuslarının baş rolüydü,
karşı koyamayacağı tek şeydi.Bal gözleri ihanetin ateşiyle yanıp kavrulan adam kuzgunun karşısına geçti,
hesap sordu.
Aslında tek istediği bilmediğini duymaktı.
Çünkü eğer kardeşi ona ihanet ettiyse,
onu affedemezdi.
Öğrenmemişti ki affetmeyi,
nereden bilebilirdi sorun değil demeyi?Demedi de,
durmadı da.
Birbirlerine son armağanlarını bir tan vakti verdiler.
Kuzgun, bal gözlünün bir gözünü aldı.
İhanete uğramış kardeş de kuzgunun omzuna
kendi damgasını bıraktı.Onların savaşları bir ihanetle başladı
ve bu savaş kan akıtılmadan son bulmayacaktı.Taehyung merdivenleri aheste aheste, tok bir ses eşliğinde indi. Bu sırada da tulumunun kollarını kıvırıyordu, gardiyanlar onu gördüğü halde görmemiş gibi yapıyordu. Taehyung rahatça avluya çıktı, arka tarafına giderken etrafta gardiyan olmamasına dikkat etti. Tek bir adamı yoktu çünkü Jaebum'u tanıyordu, o da yalnız gelecekti. Sevmezdi düşmanıyla haksız mücadele etmeyi. Zaten bu buluşma, kavga dövüş için de değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook
Fanfiction"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.