|yalnızlığı onun omuzlarına layık göremediğindendi kapının ardında bekleyişiKim Taehyung'un ufak bedeni korkuyla uyandı gördüğü kabustan. Kaç yaşındaydı, dokuz mu? Çoktan bir seri katil olmuştu. Ufak, ipek gibi yumuşacık ellerinde kimlerin kanı vardı o da bilmiyordu. Öldür diyorlardı, can almanın ne denli büyük bir şey olduğunu bilmeden alıyordu. İnsanlar tüm günahlarını onun küçücük omuzlarına yüklüyordu ama kimse bunu taşıyıp taşıyamayacağını sorgulamıyordu. Her gece ailesinin, öldürdüğü insanların çığlıklarıyla uyanıyor; bir süre hiçbir şey yapmadan duvara bakınıyor ardından da tekrar yatağına dönüyordu ama bu gece biraz daha farklıydı. Boğuluyormuş gibi hissediyordu, incecik boğazını kavramışlardı sanki. Ufak ellerini boynuna atıp kendini rahatlatmaya çalıştı ama olmuyordu. Çığlıklar gitmiyordu, atlatamıyordu ne insanların ne de ailesinin seslerini.
Artık yaptığı şeylerin kötü şeyler olduğunu ve engel olamayacağını biliyordu. Im Jongin'in karşısına geçmek için çok güçsüz, yönetime karşı gelmek için henüz çok küçüktü. Ailesinin yüzünü hatırlamıyor, sadece çığlıklarını hatırlıyordu. Düşününce de canını aldığı herkes, aynı çığlığı atmıştı. belki de hepsi, aynı yere gitmişti.
Onun için çok yüksek olan yatağından atladı, su içmek istiyordu. Çok susamıştı. Belki de boğulmasına bu engel olabilirdi. Bir bardak su tüm çığlıkları susturabilirdi.
Çıplak ayaklarına terlik geçirmeden adımlarını odadan dışarıya yöneltmiş, aşağıya inmişti sessiz olmaya özen göstererek. Bunu çoğu gece yaşardı, sessizce bir bardak su alır odasına dönerdi ama başı bile dönüyordu bu gece. İyi hissetmiyordu ama bir anlam da veremiyordu. Dediğim gibi, henüz çok küçüktü.
Mutfağa girip bir sandalye çekti oraya. Sandalye de kendisinden oldukça büyük ve ağırdı ama zorla da olsa bardaklara ulaşmıştı. Parmak ucunda kalktı kendi bardağına uzanmak için ama başının dönme şiddeti artmıştı bir anda ve elindeki bardakla birlikte sandalyeyle yere düşmüştü. Sandalye kırılır bardak paramparça olurken Taehyung'un da ağzından çok ufak bir çığlık kaçmıştı. Panikledi, canının acısını bile umursamıyordu. Im Jongin buraya gelip onu tekrar aşağıya tıkacaktı her hata yaptığında olduğu gibi. Aceleyle ayağa kalkmıştı fakat paramparça olan bardağın parçalarının üstüne basmıştı. bağırmamak için zor durdu, ufak çıplak ayaklarından oluk oluk kan gelirken Im Jongin ve Jaebum girmişti mutfağa.
"Ne oluyor burada? Ne yapıyorsun sen? Demedim mi ben sana geceleri uyanmak yok diye?"
Taehyung dik bir şekilde durdu acısına rağmen Im Jongin eğri büğrü durmasını hiç sevmezdi. Acısı öyle şiddetliydi ki ağlamamak için de zor duruyordu öyle ki bir damla akıvermişti bile.
"Bir de ağlıyor musun? Göstereceğim ben sana ağlamayı. Sen Im mesuliyeti altındasın, ağlayamazsın!"
Im Jongin küçük bedene yaklaşıp cılız kolu tutarak sürüklemeye başladı. Taehyung dizlerinin üstüne düştü, ayakları daha fazla onu kaldıramamıştı acıyı. Sürüklene sürüklene onu bodrum katına getirmişti Im Jongin, minik bedeni merdivenlere doğru adeta fırlattı. Birkaç merdiven geri düşen çocuğun dudaklarından tek bir ses duyulmuyordu. O sırada görmüyordu ama Jaebum korku dolu gözlerle ikisini izliyor ve babasına kinleniyordu.
"Yarın sabaha kadar düşünüp kendine geleceksin, sakın ses çıkarma mahvederim seni! Bu sefer bodruma değil kapının önüne atarım. Bebek bakıcısı değilim ben."
Taehyung minik ellerini merdivenlere dayayıp ayağa kalkmaya çalıştı ama canı çok acıyordu, adama beni burada bırakma demek istiyordu fakat bunu derse her şeyin çok daha kötü olacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook
Fanfic"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.