|dayatılan bir hayat ve adaleti reddeden hapishane.
"Jeon Jeongguk."
Bu adını onun ağzından ilk duyuşuydu ama son olmayacaktı. Henüz bunun farkına varacak bilince, onu gerçeğe götürecek aydınlığa ulaşacak durumda değildi Jeongguk. Tam karşısında günler öncesinde polislere teslim ettiği kayıt sayesinde içeri tıktırdığını düşündüğü, hiçbir zaman yan yana dahi gelmeyeceğini umduğu patronu vardı. Asıl patronu, kabadayıların ardındaki gerçek kötü.. Kim Taehyung.
Etrafında oluşan kalabalığın verdiği cansız rahatsızlıktan çok daha fazlasını hissediyordu, birkaç metre ötesindeki adamın bakışları altında ezilirken aldığı nefesi zar zor duyumsayabilmiş korkuyla yutkunurken kahvelerini üzerinde tutacak cesarete sahip olamayıp başını eğdiğinde aklında dolaşan binlerce düşünceyi susturacak tek bir güce sahip olamamış, geleceğini düşünürken dakikalar öncesinde yanına yaklaşan kendini bilmez o adamın çok daha uzağında olduğunu görmüştü. Ondan bir çekincesi olmamalıydı... Yalnızca Kim Taehyung'un sesiyle varlığını yok eden adamdan çok daha tehlikeli insanlarla birlikte olduğunu yeni yeni idrak ediyordu. Kelepçeleri yeni çözülmüş bileklerinin sızısını unutturacak korkuyu iliklerine dek hissederken ensesinden boynunda doğru bir damla tere eşlik eden şakaklarını ıslatan damlaları silememiş, yerinden bir anlığına da olsa kımıldayamamıştı. Kim Taehyung'un işlediği suçu gören insanlar arasında tek şahitlik eden kişinin kendisi olduğunu biliyor, aynı hapishaneye düşmenin o an için büyük bir talihsizlik olduğunu düşünecek kadar anlamsız çıkarımlarda bulunuyordu.
Yerde dolaşmaya devam eden kahvelerini daha geniş bir bakış açısına teslim edecek cesarete sahip olamamış, üzerinde ağır ağır gidip gelen bakışların odağı olmanın verdiği korkuyla yerine sinmeye devam etmişti. Onu görmenin bile bulunduğu ortamda şeref göstergesi sayıldığı Kim Taehyung'un bakışlarına karşılık vermemek dışarıda ona büyük bir bedele mâl olabilirdi fakat şimdi... Şimdi aynı durumda sayılmalılardı. Öyle düşünmek istiyordu. Cinayetten içeri girmiş bir adamın içeride yeni bir cinayet gerçekleştirmesi akıl kârı değildi... Jeon Jungkook saf düşünüyordu. Kendi adını biliyor oluşu bir an dahi düşünmek istemediği sonu hatırlatırken yıllar boyunca içinde bulunduğu o kirli ruhların arasında ihanetin bedelinin ne olduğunu çok yakından tanıklık etmişti Jeongguk.
Kim Taehyung adını biliyorsa, Jeongguk korkmalıydı.
Kim Taehyung'un elleri arasında can çekişen adamın da tıpkı kendisi gibi patronuna ihanet eden biri olduğunu duymuştu o gece. İnsanların anlatmaktan çekindiği dünyanın diğer yüzünde yaşıyordu, orada büyümüştü Jeon Jeongguk. Kurallar kesin ve katı, verilecek cezalar ise bir daha asla telafisi olmayacak bedellerdi.
Af yoktu.
Hiçbir zaman olmamıştı.
"O Jeon Jeongguk
ve aranızdaki en cesur kişi."
Tüm mahkumlara değil tüm hapishaneye sesleniyordu ama gözlerini bir an olsun Jeongguk'tan ayırmıyordu. Sarı, bal rengine benzeyen keskin gözleri kılıç kadar keskindi. Genç adam o gözlerin altından canlı çıkamayacağını sonralarda fark edecekti.
Taehyung yüzünde alaylı bir ifadeyle merdivenden iyice uzaklaşarak Jeongguk'a yaklaştı. Adımları sertti, Jeongguk gözlerini botlarından tekrar yüzüne çektiğinde onun üstündeki rahat ifade rahatsız edici bir boyuttaydı. Jeongguk onu içeriye attırmıştı, bunu başarmıştı ve o bu denli rahat mıydı? Jeongguk soğuk soğuk terliyor ve titriyor, korkuyordu. Bu adam nasıl bu denli rahattı? Sanki..
"Sen ne düşünüyorsun Jeongguk? Cesur hissediyor musun?"
Kalın ve alaylı sesi mahkumları değil gardiyanları bile titretmişti. Kısa olan üzerine bir adım daha atan adamdan gözlerini hızla alarak joplu adamlara dönse de onların hiçbir şey yapacağı yokmuş gibiydi. Hepsi sanki film izler gibi olan biteni izlemekteydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook
Fanfic"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.