Bayan Han, kocasıyla cenaze işlemlerini halletmet için çıkmadan önce çocukları uyandırmak için odalarına geldi. Ama elbette, Minho ve Jisungun yatakta birbirine sarılmasının sevimliliği karşısında ölmeden edemedi. Ebeveynler, Minho ve Jisung'un o gün ne isterlerse yapmalarına izin vereceklerine karar verdiler. Bayan Han ayrıca onlara biraz para bıraktı.
Cenaze yarın için planlanmıştı, bugün birlikte biraz vakit geçirip kafalarını dağıtmalarını istiyordu.Çünkü Jisung kardeşinin haberiyle büyük bir çöküş yaşamıştı ailesi bunun farkındaydı ve Minhonun oğluna ne kadar yardımcı olduğuna ve destek olduğuna şaşırmışlardı.Ona yemeğini bile Minhonun yedirdiğine şahit olmuşlardı.Yinede ailesi Jisung için endişeleniyordu şimdilik iyi gibi görünsede içten içe hala kendini yıprattığının farkındaydı.Epey bir kilo vermişti artık kıyafetleri üstünde sallanıyordu.Bayan Han Minhoyu yanına çağırıp konuşmak istedi.
"Minho,bu zor zamanda Jisunga destek olduğun için çok teşekkür ederiz.Biz bile kendi işlerimize uğraşmaktan Jisungla ilgilenemedik.Ama sen çok güzel idare ettin yemediğinde bile zorla kendin beslesin.Sana çok teşekkür ederiz."
"Teşekkür etmenize gerek yok efendim.Ben elimden geleni yapmaya çalışıyorum Jisungu mutlu etmek için bunu gerçekten istediğim için,ona değer verdiğim için yapıyorum emin olabilirsiniz.Jisung benim için çok önemli sizde farketmişsinizdir zaten."
"Farkındayız birbirinize değer verdiğinizi görebiliyoruz.Artık senide oğlumuz gibi gördüğümüzü söylemek isterim kendini yabancı hissetme sakın.Bugün güzelce eğlenin,gezin yarın zor birgün olacak bizim için."
"Peki efendim elimden geleni yapacağım."
Saat 9:30'du ve Minho bu bilmediği yerde nereye gidebileceklerini düşünüyordu.
Aslında Kaliforniya'daydılar, bu yüzden gidilecek sonsuz yer vardı. Fakat,
Jisung, hiçbir yere gidecek havasında olmadığını söyledi, bu yüzden otel odasında tıkılıp kalmışlardı, ancak son günlerinde kıyafet ve diğer şeyler için alışverişe gitmelerini istedi. İkisi de çok acıkmıştı, bu yüzden bir restorana gitmeye karar verdiler.
Bütün konuşmayı Jisung yaptı, çünkü Minho İngilizcede onun kadar iyi değildi.
"Ne istiyorsun?" Jisung, Minho'ya sordu.
"Uh. Sanırım biraz krep alabiliriz. Ayrıca buzlu kahve de istiyorum."
"Tamam, 2 orta boy buzlu kahve ile krep sipariş edebilir miyiz?" Jisung ingilizce söyledi.
"Tamam, burada mı olacak, yoksa gidecek misiniz?" Adam sordu.
"Burada yiyeceğiz."
"Toplamınız 12.50 dolar olacak."
Jisung başını salladı ve cüzdanını çıkardı. 50 dolarlık banknotlardan birini alıp adama uzattı.
Adam faturayı aldı ve Jisung'a vermek için 37.50 dolar ayırdı.
"Teşekkürler, 5 dakika içinde hazır olacak." Adam söyledi.
"Teşekkürler." Jisung dedi ve neredeyse eğildi, ama sonra Amerika'da buna gerek olmadığını hatırladı.
"İngilizcen çok iyi. Benimki berbat."
"Tamam dostum, benim yanımda bilmene gerek yok." Jisung, Minho'nun sırtını sıvazladı.
İkisi de cam kenarındaki bir masaya oturdular ve yemeklerini beklediler. "Hadi bir selfie çekelim. dedi Jisung.
"Neden? Şu anda kötü gözüküyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
School (Minsung)
Teen FictionOkulun en zeki ve en tatlı çocuğu en kötüsüne aşık olduğunda ne olur?Acaba en kötüsü gerçekten de kötü mü ? İlk bölümler sıkıcı olabilir sonradan hikaye oturuyor.Sinir bozucu bir hikaye ama sevildi. İngilizce hikayeden çeviridir ama birebir aynısı d...