Ertesi gündü ve herkes sabah 10'da kalktı. Jisung ve Minho cenaze için siyah birer takım giydiler.
Jisung gerçekten kardeşlerinin cenazesine gitmek istemiyordu çünkü kürsüde konuşmak için kendinde o gücü bulamıyordu Kardeşine sevgisini hissettirmek için son gücüyle hazırlandı . En azından Minho onu teselli etmek için orada olacaktı. Herkes kiralık arabaya bindi ve cenazenin yapılacağı kiliseye gitti ve ondan sonra Jisung'un kardeşini gömmek için bir mezarlığa gideceklerdi. Bayan Han'ın mezarına koymak için bir buket güzel çiçek hazırlamıştı.
Jisung bugün sabahtan beri Minhoyla bir kelime bile konuşmadı ve Minho, Jisung'un günün geri kalanında onunla konuşacağından şüpheliydi. Sonsuza dek sürecekmiş gibi görünen kiliseye 20 dakikalık bir araba yolculuğuydu.Arabadan indiler ve pek kimse yoktu kilisede. Sadece 15 kişi geliyordu. Han ailesinin bazı akrabaları, kardeşinin arkadaşları ve kardeşine bakan bazı doktorlar/hemşireler. Kiliseye girdiklerinde çok gergin hissediyordu ve etrafın oluşturduğu ambiyans daha da boğuyordu.Ama oradaydı,kardeşi için... Kilisenin sahne kısmında tabut vardı, Kardeşi oradaydı cansızdı kalbi, ama Jİsungun kalbi ölü ve kırık hissetse de atıyordu,onun aksine. Zar zor nefes alıyormuş gibi hissediyordu. Hava yoğun ve boğucu geliyordu. Jisung geri dönmek istedi.. Kardeşini çok seviyor ama onun cansız bedenini görmeye dayanamıyordu.Titriyordu, ölü kardeşinin cesedini görünce bayılacağından korkuyordu.
Minho, Jisung'un hareket etmediğini ve olduğu yerde donup kaldığını fark etti. Titriyordu ve Minhonun elinden hiç bir şey gelmiyordu. Minho, Jisung'un önünde durdu ve ona sarıldı. "Nefes alıp ver Jisung Her şey yoluna girecek.
Jisung ona sarıldı ve söyleneni yaptı.onu biraz sakinleştirmeye çalıştı."Kardeşin için güçlü durmak zorundasın." Minho, Jisung'un sırtını sıvazladı. "Hadi oturalım"
Jisung başını salladı ve düzenlenmiş koltukların arka sırasına yakın bir yere oturdu. Minho yanına oturdu ve elini tuttu. Bayan Han onlara doğru yürüdü ve Jisung'a bir paket mendil verdi.
"Sadece ihtiyacın olursa diye." Dedi ve saçlarını karıştırdı.
"Teşekkürler..." dedi Jisung, sesi her an kırılacakmış gibi geliyordu.
Minho içini çekti, elinden hiçbir şey gelmediği için Jisung için endişelendi.Her an bayılacakmış gibi duruyordu. Herkes yerleştikten sonra cenaze başladı.
İnsanlar sırayla kürsüde konuşurken çoğu kendini tutamayıp ağlayarak konuşmaya devam ediyorlardı. Sıra Jisung'a geldiğinde panikledi. Yapmak istemedi. Gerçekten istemiyordu, ama Tanrı aşkına, bunu bile kardeşi için yapamayacak mıydı? Kendini daha da berbat hissetmeye başladı.
"Seninle gideceğim." dedi Minho. Jisung, Minho'ya gözlerinde korkuyla baktı ama başını salladı.
Minho konuşma yapan herkesi dinlemişti,herkes kardeşinin ne kadar mükemmel bir çocuk olduğunu,ne kadar güçlü bir savaşçı olduğunu anlatmıştı.Onunla olan anılarını anlatmışlardı.Onu hiç tanımamış olmasına rağmen Jİsunga ne kadar benzediğini fark etti.
İkisi tabutun yanına geldiğinde Minho tabuta hızlıca baktı. Tabutta Gerçekten solgun görünüyordu ve bu onu biraz korkuttu. Jisung kürsüye geçti ve mikrofonu ayarladı. Minho kolunu Jisung'un beline doladı ve Jisung başlayana kadar bekledi."H-Merhaba. Ben Han Jisung. Han Hwangjoong'un ağabeyi.. Hwangjoong çok mükemmel bir kardeşti. O çok s-çok tatlıydı.." Jisung gözyaşlarını silmek için durakladı.
"Her zaman birlikte oynardık ve her şeyi birlikte yapardık. Ben onu çok severdim. durum.." Jisung düşen birkaç gözyaşını sildi. "Biliyorum, her zaman beni izleyecek.Her zaman benim yanımda olacağını biliyorum.Kalbimden hiçbir zaman gitmeyecek.Bir gün yine kavuşacağız kardeşim..İşte ozaman daha mutlu bir hayatta daha iyi şartlar altında tekrar ben senin abin olacağım,seni sonsuza kadar unutmayacağım." Jisung ayaklarının artık tutmadığını hissediyordu.Son gücüyle konuşmasını yaptıktan sonra tamamen Minhoya bırakmıştı vücudunu,şuan o olmasa yeri boylamıştı.Bütün gücüyle tabutun yanına geldi.Onu son gördüğünden bu yana ne kadar da büyümüştü,boyu fazlaca uzamasına rağmen oldukça zayıftı.Hastalıktan dolayı ne kadar çok acı çekmiş olacağını düşündüğünde hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Benim canım kardeşim " elini kardeşinin yanağına son kez getirip okşadı.Eskiden sıcacık olan yanakları şimdi buz gibiydi.Minho Jisung'u koltuklarına geri götürmeden önce sırtını sıvazladı. Jisung'un sırtını ovuşturarak ağlamasına izin verdi.
En son annesi ve babasının konuşması bittiğinde dualar edildi ve Han ailesi ve Minho arabaya bindiler.30 dakika uzaklıktaki mezarlığa gittiler. Bir minibüs Hwanjoong'un tabutunu taşıyordu.Jisung ağlamayı bırakmıştı, ancak herhangi bir hareket veya dokunuş onu tekrar ağlatacakmış gibi görünüyordu. Jisung, Minho'nun omzuna başını koydu.Yol boyunca sessizce orada kaldı.
Sonunda geldiler ve arabadan indiler. Büyük ölçüde kazılmış, tabutun yerleştirileceği deliğe doğru yol aldılar. İnsanlar etrafını sarmıştı ve insanların ellerinde tek beyaz güller vardı.Herkes son bir dua etti ve JISUNG ve ailesi güllerini tabutun içine kardeşinin göğüs hizasına yerleştirdi Minho kendininkini de koydu ve omurgasından yukarı titremeler yükseldi. Bir cesede bakmak oldukça korkutucuydu.Suratı tamamıyla temizdi ve beyaz bir smokin giydirilmişti. Herkes işini bitirdikten sonra tabutu kapattılar ve deliğin dibine vurana kadar yavaşça aşağı indirmeye başladılar. Sonra kısa sürede deliğin üzerine yama yapmak için toprak dökmeye başladılar. 5 dakika sürdü.Toprakla şimdi tamamen kapatılmıştı üstü.
Bayan Han kısa süre sonra çiçekleri mezarın yanına koydu ve ağlaması daha da şiddetlenmişti. Bay Han, mezara bakarken onu teselli ediyordu ama onunda ondan bir farkı yoktu."Arabaya gitmek ister misin?" Minho sordu.
Jisung başını sallayarak cevap verdi. Minho, Jisung'un elini tuttu ve onu arabaya geri götürdü.
"Hey," dedi Minho ve Jisung ona baktı, "Yarın Amerika'daki son günümüz. Mutlu olmanı istiyorum. Yarını harika yapalım. Tamam mı? Bütün günü birlikte alışveriş yaparak ve yemek yiyerek geçireceğiz. İstediğin her şeyi yapacağız.Otelde tamamen kendini kapatıp ağlamana izin vermeyeceğim." Minho garip bir şekilde kıkırdadı.
Jisung hafifçe gülümsedi ve başını salladı. Jisung başını Minho'nun omzuna koydu ve gözlerini kapattı. Ağlamaktan ve üzülmekten yorulmuştu. Sadece uyumak ve endişelerinin Minho'yla geçmesini dilemek istedi. Minho'nun onu mutlu etmek için her şeyi yapacağını biliyordu. Minho'yu çok seviyordu. Ve son nefeslerine kadar Minho'nun yanında olmayı diledi o an.Bir gün kardeşi gibi oda böyle son bir vedayla gömülecekti.İşte o ana kadar Minhoyla dolu dolu yaşamak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
School (Minsung)
Teen FictionOkulun en zeki ve en tatlı çocuğu en kötüsüne aşık olduğunda ne olur?Acaba en kötüsü gerçekten de kötü mü ? İlk bölümler sıkıcı olabilir sonradan hikaye oturuyor.Sinir bozucu bir hikaye ama sevildi. İngilizce hikayeden çeviridir ama birebir aynısı d...