Allah'ım şükürler olsun!
Derin bir nefes alıp kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. Benden ne isteyeceğini bilmiyordum ama şu an önemli olan anı kurtarmaktı, onu da çok şükür başarmıştım.
Gözlerimi yumup bir müddet öylece bekledim. Sanki hayatım çok monotonmuş, hiç aksiyon yokmuş gibi bir de başıma Doğan çıkmıştı. Şikayetçi miydim orası da ayrı bir meseleydi ama yine de içim sıkılmıyor değildi.
Sırtımın nemi beni rahatsız ettiğinde yataktan kalktım. Kendimi ne kadar sıktıysam resmen su içinde kalmıştım. Gidip bir duş alsam hiç fena olmayacaktı.
Sessizce gidip duş alıp döndüğümde telefonumun ışığının yanıp söndüğünü gördüm. Benim sapık yine yazmıştı galiba.
Telefonun ekranını açtığımda ise Orhan'ın aradığını görüp yüzümü buruşturdum. Saçımdaki havluyu çıkarıp yatağın kenarına oturduğumda ise telefonum tekrar çalmaya başladı.
"Efendim." dedim soğuk bir sesle.
"Uyuyor muydun, Yağmur?"
Uyuduğumu düşünüyorsan niye arayıp rahatsız ediyorsun kuş beyinli!
Tam duş aldığını söyleyecektim ki, Orhan kafasında hayaller kurup, libidosu tavan yapmasın diye, "Lavabodaydım." dedim. "Ne oldu önemli bir şey mi var?"
"Seni aramak için önemli bir şey mi olması lazım? Özledim, aradım." dedi kalın sesini temizleyerek. "Bugün hiç konuşmadık."
Keşke hiç konuşmasak!
"Öyle oldu. Halsizim biraz gelinlik provasına gittim ya yorulmuşum. Akşama kadar uyudum."
Yalan söylemekten burnun pinokyo gibi uzayacak, Yağmur!
Lambayı yakıp üstüme giyeceğim ince bir şeyler buldum buldum. Dışarısı soğuk olabilirdi ama içerisi gayet sıcaktı.
"Yarın yemeğe çıkalım." dedi.
Üstümü giyinirken telefonu kulağım ile omzumun arasına sıkıştırdım. İnsan çıkalım mı der ama nerede ancak emir buyursun, hanzo!
Bacağıma şort geçirip nemli saçlarımı elimle dağıtırken, kafamda oluşan fikirle, "Yarın Gamze ile buluşacağım." dedim. "Ertesi gün gidelim yemeğe."
Biraz duraksama olduğunda, "Nikâha sayılı günler kaldı, Yağmur." dedi. "Organizasyon ile ilgili fikirlerini almak istiyorum. Düğünden sonra Gamze bize gelir istediğiniz gibi görüşürsünüz."
Ama şimdi ıslak saçlarımı bana yolduracaktı haa!
Konuyu daha fazla uzatmadan, sırf işim görülsün diye onu alttan almaya karar verdim. Yoksa ben bilirdim ona yapacağımı!
"Daha bir hafta var." dedim doğal bir sesle. "Yine çıkarız yemeğe, yine konuşuruz. Gamze'yi özledim."
Homurdandığını duydum ama ne söylediğini anlamadım. "Beni hiç özlemiyor musun? İnsan kocası olacak adama öncelik tanımalı."
Ay bu adam kocan dedikçe bana bir şeyler oluyordu. Sakin ol Yağmur, sakin ol. Doğan'ı aradan çıkar, sonra yine kâbusunla baş başa kalacaksın merak etme!
"Seninle evlenmek için can atan biri mi var karşında?" Soluğumu sinirle verdim. "Resmen tehditle şantajla evleniyorum."
Güldü. Kafası kırık bunun, valla kırık! Boşa manyak demiyorum.
"Olsun aşkım, beni tanıdıkça seveceksin. Bilirsin sabırlı insanım, zaten senin peşinden istikrarla koşmamdan belli değil mi?"
Yok. Bu adamın empati yeteneği sıfır... Ben kime ne anlatıyorsam?
Aşkım kelimesi midemi bulandırsa da sesime yansıtmamaya çalıştım. Daha fazla konuşmamak adına, "Umarım." diye geçiştirdim. "Neyse yarın Gamze'ye gideceğim. Ertesi gün buluşuruz, olur mu?"
Sesi tekrar ciddiyete bürünürken, "Ahmet seni bıraksın." dedi. "İşin bitince de alır."
Eh, bu da bir şeydi.
"Olur."
Telefonu kapatıp düşünceli gözlerimi boşluğa diktim. Ben ne yapıp ne edip Gamze'den çıkar, nasıl olsa Doğan'la buluşurdum.
Yani öyle olsa iyi olurdu yoksa benim sevgili sapığım, ikimizi de Zincirlikuyu mezarlığına göndermeden rahat etmeyecekti.
••••••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)
ChickLitSiz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz. Ona mı takıldın TDK mısın sen Siz. Ben sana sildin mi diye soruyorum sen ne diyorsun Siz. Lan var...