Kalbim hızla çarparken kaçamak bakışlarım etrafta bir tur attı. Karşımdaki bir grup gence dikkatle bakarken arada bir gözlerim Poyraz'ı buluyordu ama o, benden daha çok etrafa dikkat kesilmişti.
Yağmur: Arabayı çalıştır tamam mı
Yağmur: Ben geldiğimde hemen gideceğiz
Paketimden bir dal sigara çıkarıp yaktığımda dumanını üfleyip karşımdaki gençlere gülümseyerek baktım. Bu gerginlikle gülümsemek bile zordu. Yine de başarmıştım. Kimisi ilgilenmedi bile, hâlâ kendi aralarında konuşuyordu ama geldiğim an bir iki tanesinin dikkatini çektiğimi fark etmiştim.
Telefonum titredi.
Dodo: Gelmemi ister misin?
Dodo: Gerek yok bence bunlara
Ah Doğan ah, sana nişanlım mafya diyorum sen 'bunlara gerek yok' diyorsun. Öyle elimden tutup götüremezsin beni aslanım, adamı öttürür bunlar!
Yağmur: Durumun ciddiyetini kavraman için ne yapmam lazım bilmiyorum ki
Yağmur: Dediğimi yap lütfen bir kere laf dinle ya
Yağmur: Geleceğim birazdan
Yani, inşallah.
Gözlerimi yeniden az ileride ki gruba çevirdim. Kendi aralarında şakalaşmaya devam ederken uzun boylu çocuk yanındakinin koluna dirseği ile vurup beni gösterdi. Sonra da kulağına gülerek bir şeyler dedi. Tekrar bana baktığında ise yine çaktırmadan gülümsedim. Yaptığım yanlıştı ama onların da benden aşağı kalır yanı yoktu. Sanırım kendilerine eğlenecek bir şeyler arıyorlardı.
Uzun boylu genç, ilgisini tamamen bana verdiğinde Poyraz'a göz ucuyla baktım. Beni izlemediğini görünce de karşımdaki çocuğa göz kırptım. Hakkını helal et arkadaşım ucunda hayatım olmasa gerçekten böyle bir şey yapmazdım.
Dikkatini çektiğim uzun boylu kişi, arkadaşına bir şey söyleyip sigarasını söndürdüğünde bana doğru adımlamaya başladı. İşte şimdi başlıyorduk. İnşallah bir aksilik çıkmazdı.
Havalara girip cool adımlarla bana doğru geldiğinde ise arkasını dönüp onu izleyen arkadaşlarına baktı ve gülerek, "Selam." dedi. Şimdi hepsinin yönü bu taraftaydı.
"Selam."
Tabii ilk ve son sözlerimiz bunlar oldu çünkü Poyraz telefonu kapattığı gibi soluğu yanımızda aldı.
"Hayırdır arkadaşım? Ne istiyorsun?"
Genç delikanlı önce Poyraz'a baktı sonra arkadaşlarından gülüşme sesleri yükselince şöyle bir bedenini gerip, erkeklik taslayan bakışlarıyla, "Sana hayırdır?" dedi. Yüksek sesle söylediği için de arkadan bir 'ooo' sesi yükseldi.
Poyraz, "Yağmur Hanım." derken hâlâ gence bakıyordu. "Tanıyor musunuz bu arkadaşı?"
Yüzümü masum bir şekle sokup bacak bacak üstüne attığımda, "Yoo." dedim. "İlk defa görüyorum."
"Ne istiyorsun?"
Bu sorunun muhatabı ben değildim. Hâlâ gence bakıyordu.
"Tanışmak için geldim zaten." dedi çocuk. Biraz gerilmişti belli ediyordu ama arkadaşlarının gülüşme sesleri buraya kadar bile geldiği için bozuntuya vermiyordu.
Poyraz, onun yanına doğru yaklaştığında, "Bu hanım efendi nişanlı." dedi. "Tanışmazsın." Sonra da bana baktı. "Hava aldıysanız gidelim Yağmur Hanım."
Çocuk bozulur gibi olduğunda, "Nişanlıysa niye başkalarına gülücük dağıtıyor?" diye sordu. "Edebiyle otursa gelmezdim herhalde."
Poyraz'ın kaşları çatılırken birden ayağa kalktım. "Ne saçmalıyorsun sen ya!?" diye bağırdım. "Kafan mı güzel?"
Diğerleri yanımıza doğru gelmeye başladığında iki adım geriye çekildim. Poyraz beni arkasına aldığı gibi uzun boylu çocuğun üstüne yürüdü. "Bana bak oğlum, kemiklerinizi kırarım. Basın gidin şuradan."
"Yanındaki kıza sahip çık önce sen!" dedi gelenlerden biri. Sesi öfkeliydi. "Karşımıza geçip göz kırparken neredeydin?"
Poyraz'ın arkasından kolumu uzatıp, "Ne göz kırpması be terbiyesiz!" dedim bağırarak.
Poyraz beni tekrar geriye ittiğinde, "Lan bana bak!" dedi öfkeyle. "O ağzınızı dağıtırım, gece gece iş açmayın başıma! Defolun gidin diyorum!"
İçlerinden bir iki tanesinin yüzünde korkuyu gördüm ama diğerleri elini kolunu sallayarak küçümseyen bakışlar attı. Poyraz'ın tek oluşu onlara cesaret vermiş olmalıydı. "Karı bize iş atıyor, sonra biz suçlu oluyoruz." dedi. "Nişanlısına söyle boynuzlarını budasın."
"Ulan ben sizin gelmişinizi geçmişinizi...!" Poyraz ağıza alınmayacak küfürleri sıralarken önce önündeki uzun boylu gence kafa attı. Ardından diğerlerinin küfürleri havaya karışırken herkes bir anda Poyraz'ın üstüne yürüdü. Ortalık bir anda karışınca gerilemeye başladım.
Kaç Yağmur kaç!
Arkamı dönüp koşmaya başladığımda kalbim neredeyse yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Marketin hemen ilerisindeki aracın içine binip, "Çabuk Doğan!" dedim.
Doğan ise daha ben sözümü bitirmeden gaza yüklenmiş sırtım koltuğun arkasına yapışmıştı. Nefes nefese aynadan arkaya baktım ve camı hafifçe aralarken gülümseyerek Doğan'a çevirdim gözlerimi.
Nefesimi toparlamaya çalışırken, "Sanırım oldu." dedim soluk soluğa. "Başardım gibi."
Doğan ise o sırada bana değil dikiz aynasından arkaya bakıyordu. Direksiyonu çevik bir bilek hareketiyle sağa kırarken, "Kafanı eğ!" diye bağırdı ve çığlığım, karanlığı yarıp geçen silah sesine karıştı.
•••••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)
ChickLitSiz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz. Ona mı takıldın TDK mısın sen Siz. Ben sana sildin mi diye soruyorum sen ne diyorsun Siz. Lan var...