Onu tanımadığım için telefonda rahatça mesajlaşmış, durumun bu noktaya geleceğini hiç ummadığım için de pervasızca konuşmuştum. Ama şimdi olay ciddi bir boyut almıştı.
Rahat davranmak gibi bir lüksüm yoktu. Benden hoşlanıyor olması ya da benim de ondan etkilenmiş olmam bir şey ifade etmiyordu.
İnansam da inanmasam da onunla gidemezdim. Orhan öğrenirse bunun hiçbir açıklaması yoktu ve bile bile kendi topuğuma sıkmak olurdu
"Üzgünüm seninle gelemem." dedim. "Belki nişanlı olmasaydım her şey farklı olabilirdi ama bu hafta sonu evleniyorum."
Doğan gözlerime uzun uzun baktı. "Sen zaten tam evlenilecek kızmışsın." dedi tebessüm ederek. "Nişanlın olacak adam çok şanslı senin gibi biriyle evleneceği için."
Yüzümde hafif bir tebessüm oluşurken kaşlarım istemsizce havaya kalkmıştı. Samimi, içten sesi gururumu okşadığında, "Teşekkür ederim." diyebildim sadece.
Ah be Doğan, keşke şartlar elverseydi de birbirimizi tanıma imkânımız olsaydı. Ama yoktu işte...
"Bir daha görüşmeyecek miyiz?"
Doğan'ın sorduğu soruya karşılık başımı iki yana salladım. "İmkân yok."
Kafasını hafifçe eğip, "Anladım." dedi.
Aracın içini sessizlik kapladığında şimdi ikimiz de durgunduk. Bir ağırlık çökmüştü sanki bulunduğumuz atmosfere.
"Beni arkadaşıma bırakacak mısın?" dedim sessizliği bozarak. "Eğer işin varsa taksiye binip gidebilirim."
Doğan güldü. Yarım bir tebessümdü. Aracı tekrar çalıştırırken dikiz aynasında yolu kontrol edip usulca trafiğin arasına girdi.
"Şu an senden daha önemli bir işim yok."
Söylediği sözler üzerine kesik bir nefes aldım. Sanki bir erkekten daha önce bu tür sözleri duymamış gibi niye böyle garip hissediyordum?
Araç normal hızın altında ilerlerken ikimiz de sessizdik. O kadar dalgındım ki radyonun çaldığını bile yeni fark ediyordum.
Hiç tanımaz tenim ellerini
Bilmez yüreğim, bilmez yüreğini
Ah bu koku, bu ten bu dokunuş
Ah bu delilik sarsar bedenimi
Yok olmak, zamanı şimdi
Doğan başını çevirip bana baktığında derin bir iç çekti ve vites kolunun oradaki sigara paketini sallayıp, dudaklarıyla içinden bir dal çekti.
Yaktığı ilk sigarayı bana uzattığında ise bakışlarında ki derinlikle yutkundum.
Vazgeçtim, gözlerinden
Vazgeçtim, sözlerinden
Bir ah de yeter
Tereddüt etmeden aldım ve az önce onun dudaklarıyla buluşan sigaradan derin bir nefes çektim. Doğan ise kendisine tekrar yakmış dalgın gözlerle aracı kullanıyordu.
Sessizce, kimsesizce
Gönderdim dudaklarımı
Öpme al yeter
İlk görüşte aşk var mıydı ya da bir insan birinden bu kadar ani bir hızla etkilenir miydi bilmiyorum ama Doğan'la göz göze geldikçe midemde bir şeylerin kıpırdandığını hissediyordum.
Yol boyunca ikimiz de konuşmadık. Sigaralarımız tükendiği gibi yol da tükendi. Ne kadar ağır ilerlemiş olsa da nihayetinde beni aldığı yere gelmiştik.
Aracın motorunu kapatmadan bana döndü. Gözleri etrafta gezinip dudakları birkaç kez aralandıktan sonra yutkunduğunu fark ettim. "Bana bir daha mesaj atmayacak mısın?"
Başımı iki yana salladım. "Hayır."
"Elimde fotoğrafların var." dedi hafifçe gülerek. "Belki onları silip silmediğimi sormak istersin."
Yutkunurken ben de tebessüm ettim. "Sende kalsın. Silme onları."
Başını ağırca salladı ve alt dudağını ısırırken gözleri etrafta kısa bir tur attı. "Silmeyi düşünmüyorum zaten."
Elim isteksizce kapının kulpuna gitti. Daha yarım saat önce araçtan inmek isteyen ben şimdi gitmek istemiyordum. Belki saçmaydı ama Doğan bana iyi gelmişti.
Belki bende ona...
"Kendine iyi bak." dedim ve usulca araçtan inip kapıyı kapattım.
Heyecanla geldiğim yolları, şimdi tuhaf duygulara bezenmiş bir hâlde dönüyordüm. Garipti ama gerçek olan buydu.
Arkamı dönmek istesem de dönmedim. Usul usul ilerlerken Doğan'ın hâlâ orada beklediğini biliyordum ve ona rağmen yine de arkamı dönüp bakamadım.
•••••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)
ChickLitSiz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz. Ona mı takıldın TDK mısın sen Siz. Ben sana sildin mi diye soruyorum sen ne diyorsun Siz. Lan var...