29. ✓✓

59.3K 2.7K 394
                                    


Doğan'ın öpücükleri ve sözleri beni bu dünyadan soyutlarken usulca geri çekildim. Kara gözleri sanki daha bir kararmıştı. Sıklaşan nefeslerim aralık hâlindeki dudaklarımın arasından firar ederken, "Fazla hızlı gitmiyor muyuz?" diyebildim. "Yani henüz birbirimizi tanımıyoruz bile."

Aklımı başımdan alan bakışlarla gözlerimin en derinine inmek isteyen Doğan, "Ben seni olduğun gibi istiyorum." dedi fısıltıyla. Ardından elinin tersini yanağıma sürttü. "Üstelik birbirimizi tanımak için önümüzde uzun bir zaman dilimi var."

"Neden burada kalmıyorsun?" diye sordum bu sefer.

Kafamda daha bir sürü soru işareti oluşmuştu. Orada beni neyin beklediğini bilemezdim. Körü körüne gitmek aptallık olurdu.

Doğan, beni sardığı kollarını gevşetip aramıza kısa bir mesafe bıraktı. Fakat hâlâ çok yakındık ve bu yakınlık mantıklı düşünmemi engelliyordu.

"Gelmek istemiyor musun?" dedi düz bir sesle.

Sanki bu mahalleden diğerine taşınacakmışız gibi rahattı. Gerçi o hep rahattı.

Az önceki yakınlaşmamızın sarhoşluğunu hâlâ yaşarken titrek bir nefes aldım. "Başka şehir olabilir ama şimdilik Amerika fikri bana çok yabancı geliyor."

"Ama yanında ben olacağım." dedi. Sesi soğumuş muydu sanki?

Hep yanımda olacağını nereden bileceğim diyemedim. Gördüğüm rüya beni etkisi altına almıştı.

"Hâlâ erken olduğunu düşünüyorum." dedim.

Bunu derken gözlerimi kaçırma ihtiyacı hissettim. Çünkü aksini duymak istemiyormuş gibi bakıyordu.

"Birbirimizi tanımamız lazım, öyle gözü kapalı pat diye seninle gelemem." Başımı iki yana salladım. "Yapamam."

Kollarını bedenimden tamamen çektiğinde başını hafifçe eğdi. Gözleri gözlerimden kopmuştu. Bozulmuş gibi bir hâli vardı.

"Neyse şimdilik kapatalım bu konuyu." dedi soğuk bir sesle. Bayağı bozulmuştu işte.

Az önce öptüğü dudağımı ısırıp huzursuzca kıpırdandım. Bir anda gözle görünür derecede bir mesafe girmişti sanki aramıza.

"Kızdın." diye konuştum kendimi tutamayıp. Kızmadıysa bile kırılmıştı belli ki.

Bana bakmadı. Laptopa uzanıp açtığı sayfaları simge hâline getirdikten sonra haber sayfalarına girdi. "Olabilir." dedi dürüstçe.

Az önce beni öpen adam o değilmiş gibi soğuk davranmasına karşın nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum.

Kendimi açıklama ihtiyacı hissedip, "Beni de anlaman gerekiyor." dedim ona bakmaya devam ederken. O sadece laptop ile ilgileniyordu. "Çok ani gelişti her şey."

"Sıkıntı yok." dedi düz bir sesle. "Ben kendimi fazla kaptırmış olabilirim. Dediğim gibi sonra konuşalım bunu."

Neye kaptırdın kendini, bana mı? Bak yine içim bir garip olmuştu. Acaba hiç sevgi yüzü görmediğim için mi böyle hissediyordum?

"Tamam." diye mırıldandım. Sanırım Amerika'ya onunla gitmediğim için ilişkimiz başlamadan bitmişti.

Ayağa kalkıp yatağın yanına doğru gittim. Paketteki son sigaramı yakıp tekrar Doğan'ın yanına geldiğimde hâlâ bana bakmıyordu. Aman bakmazsan bakma be! Yeri geldiğinde ben trip atacaktım sen değil! Neyse.

Şimdi ikimiz de sessizdik. Yanına oturup dirseğimi koltuğa yasladım ve yanağımı avucumun içine aldım. Sigarayı içime çekip dumanını yukarı üflerken o, açtığı yeni sekmeleri inceliyor bense onu izliyordum. Suratı ifadesizdi ama soğukluğu resmen tenime çarpıyordu.

Neden? Onunla gitmem onun için çok mu önemliydi? Yabancısı olduğum bir ülkede beni neyin karşılayacağını bilmiyordum. Açıkçası en yakınlarından kazık yemiş bir insan olarak Doğan'a güvenmeyi doğru bulmuyordum.

Sigaramdan bir nefes daha çektim. Anne baba bildiğim insanlar bana yıllarca yalan söylediyse elin adamı ne yapmazdı ki?

Ama yine de bu durum ondan hoşlandığım gerçeğini değiştirmiyordu. Hoşlanmak ayrı uzak bir ülkeye gitmek ayrı bir mevzuydu. Onunla gitmem için kör kütük aşık olmam lazımdı. Belki ileride kazık yersem suçu en azından hislerime atabilirdim.

Ona dalıp gitmişken ve yan profilini izlerken Doğan'ın kaşları çatıldı. Neye baktığı ile ilgilenmiyordum. Bana aldığı tavra takılı kalmıştım.

Sanki gitsem dünyalar onun olacakmış gibi hissettirmişti ama aldığı cevapla elinden şekeri alınmış huysuz bir çocuk gibi davranıyordu.

Kaşlarının ortası biraz daha derinleşirken gözlerim kısıldı. Parmaklarının arasında ki mouse çıkardığı seslerle ufacık alanda tıkırtılar yaparken o parmaklar şimdi klavyede ustaca geziniyordu. Bense hâlâ onu izliyordum.

Bir tuşa basıp arkasına yaslandığında rahatlamış bir yüz ifadesiyle bana baktı. Kaşlarım havaya kalktı. İki dakikanın içinde yüzü şekilden şekle girmişti.

"Bitti." dedi başını iki yana sallayıp. "Bu kadar kolay olacağını sanmıyordum ama bitti."

Girdiğim atmosferden sıyrılıp başımı laptopa çevirdim. Büyük puntolarla, "Son Dakika..." yazıyordu.

Kalbim heyecanla ve korkuyla çarparken hemen okumaya başladım. "İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Organize Suçlar Büro Amirliği ekipleri, Karlıbaş Firmasına operasyon düzenledi. Karlıbaş'a ait tırlarda arama yapıldı.

Aramada, 30 adet AK-47 Kalaşnikov P.Tf., 40 adet EYP düzeneği, 8 adet el dürbünü, 30 adet AK-47 Kalaşnikov P.Tf. şarjörü ve bir miktar AK-47 Kalaşnikov P.Tf fişeği ele geçirildi

Yasa dışı silah ticareti ve teröre yardım yataklık yaptığı öne sürülen Ünlü iş adamı Orhan Karlıbaş ve 8 kişi gözaltına alındı."

Gözlerim kocaman açılırken, "İnanamıyorum!" diye mırıldandım. Başımı Doğan'a çevirip, "Kurtulduk mu şimdi bu eşkıyalardan?" diye sordum. "Allah'ım kurtulduk."

Doğan başını olumlu anlamda ağırca salladı. "Kurtuldun."

••••••••

sihirlisonbahar profilimi takibe almayı unutmayın aşklar 🖤

KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin