Kuruttuğum saçlarımı tepemden toplayıp odadan çıktığımda merdivenlerden inip salona geçtim. Orhan kahvaltı masasında tek başına oturuyordu ve beni görünce ağzına götürdüğü çatal elinde kaldı.
Beklemiyordu. Dün o kadar esip gürledikten sonra bir daha aşağıya inmemiştim. O da birkaç kez konuşmaya çalışmış yüz bulamayınca da yemeğimi odama göndermişti. Dur bakalım, yeni başlıyoruz.
"Günaydın." dedim soğuk bir sesle. Sonra da gidip masanın ucundaki sandalyeye, tam karşısına oturdum.
"Günaydın." Sesi neredeyse fısıltı hâlindeydi ve az kalsın gülecektim. "Yağmur Hanım'a servis açılsın." diye seslendi içeriye. "Sonra da bana baktı. "Sakinleştin mi birazcık?"
Alınmış bir tavırla omzumu silkip, "Boş versene." dedim. "Benim alınmam gücenmem önemli mi? Sonuçta ben bir deneme tahtasıyım."
Çatalı elinden bıraktığını göz ucuyla gördüm. Derin bir nefes aldı ve; "Yağmur, yüzüme bakar mısın?" diye konuştu. Bu ara bayağı, bayağı rica ediyordu! "Öyle bir şey yok. Bana da hak vermek zorundasın."
O sırada servis için yardımcı kadın geldi. Çayımı doldurup servis tabağımı koyduğunda yanımızdan ayrıldı. Bense hâlâ Orhan'a bakmıyordum.
"Hak veriyorum vermez miyim?" dedim. "Güvenini sarstığımın farkındayım ama en azından ben sana hislerimi, düşüncelerimi açıkladıktan sonra bana bunu söylemeyebilirdin." Kollarım masaya yaslayıp ona baktım. "Gururumun kırılacağını hiç mi düşünmedin?"
Ona öyle bir bakıyordum ki bu güne kadar en uzun bakışım olabilirdi. İçli ve oldukça yürekten... O da yiyordu sanırım çünkü gözlerine çöken pişmanlık ayan beyan ortadaydı.
"Ben dürüst bir adamın." dedi kaba sesiyle. "Bir oyun döndüyse bile bunu bilmeye hakkın vardı."
Ciddileşmiş miydi? Birden tırstım fakat bozuntuya vermedim. Altta kalmamak kadınlığın şanındandı. "İyi işte böyle devam ederiz. Ben kendimi geriye çekerim ve yine her şey senin istediğin gibi olur. Ne yaşarsam içimde yaşarım."
Sıkıntıyla ofladı. Elini yüzünde dolandırıp bezgin bir şekilde bana baktığında, "Hiçbir şeyi içinde yaşamayacaksın." diye konuştu. "Ben senin için deli divane olurken sen benden uzak duramazsın."
Kaşlarım havaya kalktı. "Onu bana oyun oynamadan önce düşünecektin, Orhan." dedim. "Ben sana adım atmışken sen beni uzağa ittin."
"Kahvaltıdan sonra dışarıya çıkarız, biraz hava al." dedi yatıştırıcı bir sesle. "Hem biraz alışveriş yaparsınız."
Üzerimde hâlâ evden kaçarken giyindiğim eşofman takımı vardı. Allah'tan sürekli duş alıyordum da kokmuyordum! Yoksa nice olurdu hâlim?
Omzumu silkip, "İstemiyorum." dedim. Sesim mesafeliydi. "Sen bana tamamen güvenene kadar evden dışarı adımı atmayacağım. Ama kıyafetim yok, doğru. O yüzden internetten sipariş veririz."
Oturduğu sandalyeden kalktığında yanıma geleceğini bildiğim için gerilmeye başladım. Bana yaklaşmasına bile tahammülüm yoktu.
Yanıma kadar gelip elini masaya koyduğunda yüzüme eğildi. Allah'ım! Zaten açtım ve biraz daha yaklaşırsa yüzüne kusabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)
ChickLitSiz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz. Ona mı takıldın TDK mısın sen Siz. Ben sana sildin mi diye soruyorum sen ne diyorsun Siz. Lan var...