"Yağmur!" Doğan'ın sesi öyle gür geldi ki, endişesini hissetmemek mümkün değildi. "Yağmur iyi misin? Duyuyor musun beni?"Burnumun direği sızlamaya başladığında yutkundum. "İyiyim, iyiyim. Beni iyi dinle." dedim. "Orhan beni buldu. Çatalca'da ki çiftlik evine götürdü. Doğan biz..." Duraksadım. "İki gün sonra evleniyoruz."
Doğan, sinirli bir sesle Orhan'ın sülalesinden başlayıp, gelmişine, geçmişine dümdüz kayıp gitti. Hatta bir ara balta sapı, ağacın dibine benzer bir şeyler de söyledi ama o kadar çok küfür etmişti ki, aralarındaki anlamı bile bağdaştıramadım.
Öfkeli bir nefes çekerek, "Kimseyle evlenmiyorsun." diye tısladı. "İki güne kadar ben o iti bitireceğim bekle, sadece bekle Yağmur. Hiçbir yere kıpırdama ve sana dokunmasına asla izin verme."
"Beni affet Doğan." diye fısıldadım. Sesim titremeye başlamıştı. "Bana öyle şeyler söylediler ki bir an beni bırakıp Amerika'ya gittiğini bile düşündüm."
"Tamam sakin ol, sakin ol." diye konuştu. "Bir yere gitmedim buradayım. Seni almadan hiçbir yere gitmem. Şimdi tek istediğim kendine dikkat etmen. O adamın bileti kesilecek, bana güven olur mu?"
Güveniyordum. Kimseye güvenmediğim kadar ona güveniyordum. Ama ne yapacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Orhan çok güçlü biriydi o ise sadece hacker olduğunu söylemişti. Şansımız yüzde kaçtı bilmiyordum ama şimdilik ona inanmaktan başka çarem yoktu.
"Kimseye güvenim kalmadı şu dünyada, tutunduğum bir tek sen varsın." dedim. Öyle ya adam polisten de bir şekilde sıyrılıp paçayı kurtarıyordu. "İki gün var Doğan, iki gün sonra bu evlilik olursa yaşayamam ben."
Hele ki Orhan'a verdiğim sözlerden sonra artık hiç dönüşüm yoktu.
"Olmayacak bebeğim, seni alacağım. Sadece bekle beni. Bu numara kimin?"
"Gamze'nin numarası şimdi ona geldim." diye konuştum. "Birazdan gideceğim. Bir telefonum yok. Bana ulaşamazsın."
Doğan derince soludu. "Az kaldı, güzelim. Gerisi bende, merak etme."
Tamam." dedim. "Kapatıyorum. Bir şey diyecek misin?"
Doğan biraz duraksadı ve; "Seni seviyorum." diye fısıldadı. "Başka ne diyebilirim ki?"
Gözlerim dolu dolu olduğunda, "Ben de seni." dedim. "Seviyorum."
İkimiz de sessiz kaldık. Bir insanı sevmek için öyle uzun zamanlara ihtiyaç yoktu. Kalp, zamandan ve mekândan bağımsız birilerine kapılıp gidebiliyordu.
"Kendine dikkat et."
"Sen de." dedim ve telefonu kapattım.
Onun sesini duymamla birlikte kalbimde gözle görülür derecede bir rahatlama olmuştu. Nefes aldığımı, aldığım nefesin kıymetini sanki şimdi daha iyi anlıyordum. Vesvese veren bir fısıltı da yok değildi ama iyi düşünecektim iyi olacaktı. İnşallah...
Gamze ile internetten alışveriş yaptıktan sonra fazla kalmamış, çiftliğe geri dönmüştüm. Aldıklarım birkaç güne ancak gelirdi ama sorun değildi. Zaten kıyafet falan da umurumda değildi. Orhan'dan kurtulmak dışında hiçbir şey istemiyordum.
Orhan eve geldiğinde akşam yemeğe indim. Beraber aynı masa oturup yemek servisi yapılırken, "Çok bir şey almamışsın." dedi. "Bankadan mesaj geldi. Harcadığın para yok gibi bir şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)
ChickLitSiz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz. Ona mı takıldın TDK mısın sen Siz. Ben sana sildin mi diye soruyorum sen ne diyorsun Siz. Lan var...