Uzun bir araba yolculuğunun sonunda nihayet Muğla'ya gelmiştik. Burası bir sahil kasabasıydı ve İstanbul'a nazaran ılık bir havası vardı. Adımımı araçtan aşağıya atıp iki katlı evlere baktım. Doğan'da inmiş bagajda ki valizleri çıkarıyordu. Benim hiçbir şeyim olmadığı için hepsi ona aitti.
Yanıma kadar geldiğinde duraksadı. Önümüzdeki iki katlı eve bakarak, "Güzel görünüyor değil mi?" diye sordu.
Başımı salladım. Tebdili mekanda ferahlık vardır diyen atalarımızı haklı çıkarmaya istekli hislerimle şimdiden huzura bulanmıştım. Uzaktım. Sahte, yalan, mutsuzluk ve daha olumsuz ne varsa hepsine uzaktım.
"Dışı gayet güzel, acaba içi nasıl?" dedim gülerek. "Acayip merak ediyorum."
Doğan anahtarı bana uzattığında, "Gir bak, bebeğim." dedi. "Ben de şunları getireyim. Aç hadi kapımızı."
Evimiz...
Ah Doğan ah, bir gün sana yanlışlıkla mesaj atan parmaklarımı seveceğim hiç aklıma gelmezdi. Tüm valizleri ona bırakıp önden gittim ve kapıyı açtım.
Ayakkabılarımı çıkarma isteğime karşı gelerek boş koridorda yürüdüm. Geniş bir salon, hemen yanında mutfak ve yukarı çıkan merdivenlerin bitiminde iki kapı daha vardı. Yalnız sıkıntı şuydu ki evde eşya yoktu.
Yanıma getirdiği valizleri bırakıp, "Nasıl buldun?" dedi Doğan." Geniş değil mi? Bu arada üst katı da var."
Şaşkınlığımı yenip ona döndüm. Eşyalı, basit bir ev bekliyordum. "Burası eşyalı değil miydi?" dedim kendime hakim olamadan. "Ne yapacağız şimdi?"
Doğan'da tıpkı benim gibi ayakkabısıyla girmişti. Şöyle bir etrafına bakınıp, "Ben de eşyalı sanıyordum." diye konuştu. "Bilmiyorum ki, hasır falan mı sersek acaba yere? Ya da sünger mi alalım. Geçici olarak yani."
Evin güzel görüntüsüne bakıp, anlayışla gülümsedim. "Bir iş buluruz en kısa zamanda, eşya sorun değil." dedim tebessüm ederek. Sonra da beline sarılıp başımı göğsüne dayadım. "Sen yanımdasın ya yeter bana."
Doğan bana sıkıca sarılıp nefesini inler gibi bıraktı. "Seni yerim Yağmur." Sesinden sevgi akıyordu. "Beraber seçeceğiz eşyaları, yavrum. Ben seni süngerin üstünde yatırır mıyım?"
"Çok üç kağıtçı ve yalancı bir adamsın." diye hayıflandım.
"Hizmetlerimiz bununla da sınırlı değil." dedi. Ses tonundan güldüğünü anladım ve geriye çekilip yüzüne baktım.
"Başka ne var?"
Göz kırptı ve elini cebine attı. Kadife bir kutu çıkartıp kapağını açtığında içinde ışıl ışıl parlayan yüzükle, "Tabii ki gerçek bir evlenme teklifi." dedi. "O geceyi saymıyoruz."
Sevinçle parlayan gözlerim yine dolmaya başlarken alt dudağımı ısırdım.
"Sana da bir şey söylemeye gelmiyor." diye konuştu. Sesinden muziplik akıyordu fakat duygusallığıma hiçbir etkisi olmamıştı. "Ama sen her seferinde ağlarsan biz nasıl evleneceğiz?"
Kollarımı boynuna dolayıp, "Evet." dedim birdenbire.
Doğan bu sefer ufak bir kahkaha attığında, "Daha evlenme teklifi etmedim ki." dedi.
Omzumu sarsıp, geriye çekildim. Yanaklarımı elimin tersiyle silip parmaklarımı açarak ona uzattığımda hem ağlayıp hem gülüyordum. "Olsun ben peşin peşin kabul ettim işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)
ChickLitSiz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz. Ona mı takıldın TDK mısın sen Siz. Ben sana sildin mi diye soruyorum sen ne diyorsun Siz. Lan var...