"Bunların hepsi..." Dedi ve durdu Dina. " Bunların hepsi orjinal ve hepsini saklıyordun öyle mi?" Diye sordu özenle paketlenim istiflenmiş tarihi eserleri gösterirken. "
" Burası bir müzeden daha korkunaklı Dina. Özel basınç odası, arka tarafta nem ayarlı başka bir oda daha var . Genel olarak herşey sınıflandırıldı ve tasnif edildi " Dedi adam.
" Bu çılgınca." Dedi genç kadın. Dokunmadan farların arasında dolaşmaya başladı.
" Beğeneceğini biliyordum. Sana burayı göstermek için sabırsızlık duyuyordum. O şaşkınlığın düşündüğümde çok daha seyredeğer bir görüntüydü." Adam konuşuyordu ama Dina kendini kaptırmış gezinmeye devam ediyordu. Camdan duvarlı iki ayrı odayı gördüğünde adama döndü. Maxwell birkaç adım arkasında duruyordu. Uzattığı ipek eldivenleri ve maskeyi aldı. Önce maskeyi taktı ardından eldivenleri. Maxwell kapının açılması için gereken şifreyi girerken Dina içeridekileri görmek için sabırsızlıkla yerinde sallanıyordu.
" Giriniz." Dedi Maxwell kapıyı açtı ve kenara çekildi. Dina' yı böyle ilgili görmek, onun dikkatini çekecek bir şeylere sahip olmak adamı mutlu ediyordu. " Bu bir papirüs. MÖ. öncesine ait değil mi? Kaçıncı hanedenın?" Diye ardı ardına sorularını sıraldı. Odanın ortasındaki masanın üzerinde, cam bir kaidenin içinde konulmuştu papirüs.
" 18. hanedana ait olduğunu düşünüyorum." Dedi adam.
" Firavunun yaverlerinden birine ait değil mi? Siyah talimlerinden bahsediyor. Aman tanrım! Ne zaman ve nereden buldun?" Diye sordu Dina.
" Mısır dilini okuyabiliyorsun ve Edinburg' ta sıradan bir müzede çalışıyorsun. Asıl çılgın sensin. " Dedi Maxwell.
Dina adamın beğeni dolu sözlerini umursamadı. "Üniversitede her yaz stajı Mısır da yaptım. Bitirme tezim kabul edilip yayınlandıktan heme sonra Kahire Müzesinden davet almıştım. Gitmeyi düşünmüştüm ama iç karışıklıklar beni biraz korkuttu ayrıca sömürgecilik döneminden ötürü Birleşik krallık pasasortuna iyi baktıkları söylenemez." Dedi Dina. Ardından özenle dizilmiş kitapları inceledi. İlk basım eserler, gerçeklerine yakın, en yaşlı kopyalar... Dina ne kadar zaman geçtiğini fark etmeden saatlerde okumuş, incelemiş ve oradan oraya gezinmişti.
" Hava kararmadan dönmeliyiz." Dedi Maxwell. Dina orjinal bir resmi inceliyordu.
" Bunu satacaksan restore ettirmen gerekecek. Gerçi böyle bile en az sekiz milyon sterlini fazla alırsın." Dedi adama.
" Kendime saklıyorum. " Dedi Maxwell. Dina başını kaldırıp adama baktı. " Az önce ne demiştin?" Diye sordu.
" Gitmemiz gerek. Burada yemek yok. Kahvaltıdan beri tek lokma yemedin. " Dedi Maxwell. Dina resmi dikkatle aldığı yere bıraktı ve eldivenleri çıkarıp adamın yanına geldi. " Neden bana göstermek istedin?" Diye sordu adama.
" İyi niyetimin ve duygularımın göstergesi diyebilirsin. Burası benim kalbim Dina. Sahip olduğum her şey şuan burada." Dedi Maxwel.Dina adamdan bakışlarını kaçırdı ve hafifçe başını sallayıp " Anlıyorum."Dedi. Ardından ellerini bağlaması için uzattı. Maxwell kadının bileklerine plastik kelepçeyi geçirdi ve ardından sıktı. Gözlerini bağlarken kadının kulağına yaklaşıp " Yarın için bize sağlam bir yemek sepeti hazırlayacağım." Dedi. Dina sessizdi. Maxwell' in yardımıyla merdivenleri çıktı ve adamın kapıyı açmasını bekledi. Soğuk hava yanaklarına değdiğinde iç çekti. Yer yer bazen çamura bazen yapraklara bazen de kar kalıntılarına basıyordu. Yolculuk biraz daha yavaş sürsede hapishanesine geri döndü. Odanın kokusuna artık alışmıştı. Maxwell onun her zaman kullandığı bakım ürünlerinden ve parfümünden getirmişti. Dina adamın takıntılı takibinin boyutları onu tanıdıkça anlabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Boylu, Esmer Adam
General Fiction'Dina, benim adım Dina Osmanoğlu. Türkiye den eğitim için İskoçya' ya gelen Erhan Osmanoğlu ve okulda tanışıp aşık olduğu aşkı Eppie Osmanoğlu' un tek çocuğuyum. İskoçya Milli Müzesinde müdür yardımcısı olabilmek için kolejden beri hiç durmadan çalı...