Tanıtım

2.1K 121 21
                                    

Neden herkesten önce işe gitmek gibi işgüzarlıkta bulunuyorum ki? Personel kapısından girmeden önce güvenlik kontrolünden geçip odama giden koridor boyunca yavaş adımlarla yürüyordum ki  depodan gelen bağırışları duyduğum an durdum.  'gitme Dina. Lanet olası belaya sakın ama sakın bulaşma' diyor mantığım ama merak benim doğamda var. Ben bu yüzden tarih okudum.  Dikkatle on basamağı indim. Üst üste dizilmiş iki üç metrelik rafların arasında yürüdüm. Yeni gelen eserleri kayıt altına almak, seri salonlarındaki gezici sergiler için iki katlı depoya taşınmıştı odam. Burayı avucumun içi gibi biliyorum. Karanlıkta adımlarımı sayarak sese doğru yürüdüm.  Müdürün sesini artık seçebiliyordum. Sırtımı raflardan birine yaslayıp soluklandım. Heyecandan nefes almayı unuttuğu fark ediyorum. Başka bir adamla konuşuyordu. Müdürden çok daha sakin biri olduğunu anlamadım. Sesini duymak için onlara yaklaşmalıyım. Pislik herifin bir şeyler karıştırdığını sezmiştim ama artık eminim.

"sana istediğin şeyi verebilirim Roy. Payımın hepsi senin olabilir. Bu iş aramızda kalmalı. Lütfen..." adam resmen yalvarıyordu.

"Ben bir parçasını değil, pastanın tamamını istiyorum..." diyen adam ve ardından kulaklarımı uğuldatan silah sesi. Pişmiş biftek ve yanlış barut kokusu. Ağzımdan firar eden çığlığı engellemek için ellerimi dudaklarıma doğru götürsem de başarılı olamadım.

"sen oradaki" diye seslenen müstakbel katilimi duymazdan gelip merdivenlere doğru koşmaya başladım. İkinci kez ayağımdan çıkan ayakkabıyı geriden bırakıp koşmaya devam ettim. Katilim saçlarımdan tutup beni yakaladı ve bedenlerimiz hızla çarpıştı. Hızlı nefeslerimin sesinden adamın bana ne dediğini duyamadım. Ensemde patlayan her neyse canım çok yandı ve gözlerim hızla kapandı. Hay aksi şeytan. Umarım cenaze töreninde makyajımı yapan herkimse bacaklarımı tıraş etmeyi unutmaz" son olarak aklımdan geçen işte tamda bu.

*****

"Bayan Osmanoğlu" diye seslenen adama kalkmama yardım etmesi için elimi uzatıyorum. Beni anlıyor ve elimi utuyor. Ağrıyan boynumda doğruyorum ve teşekkür edip adamın elini bırakıyorum. Benden oldukça uzun ya da oturduğum için öyle olduğunu sanıyorum. Üzerinde polis üniforması var. "hanımefendi ifadenizi alabilmek için uyanmanızı bekliyorduk. Doktor sizinle konuşmamız bir sakıncası olmadığını söyledi" diyor bana. Başımı sallamakla yetiniyorum ama hala ne olduğunu bilmiyorum. Nasıl geldim hastaneye. Müdür Carson nasıl? Tanrım o vurulmuştu ve... Tanrım, nefes alıyorum ve yaşıyorum. Beni vurmamış.

"ölmedim, beni vurmamış" diye fısıldayışım polis memuru tarafından duyuluyor.

"kimse sizi vurmadı bayan. Depodaki adamı gördünüz mü? Katili tanıyor musunuz?" diye ardı ardına sorularını sıralıyor. Hayır demek yerine başımı sağa sola sallayacak oluyorum ama boynuma oynatmak imkansız.

"kimseyi görmedim. Sadece beni vurduğunu sandım. Başımda büyük bir acı vardı. Sonra ne oldu bilmiyorum" dedim. Kaşları çatıldı. İnanmıyor. Bulunduğum kabinin perdesi açıldığında içeri gelen doktora dua ediyorum. "hemen uzanın. Size onunla uyandıktan hemen sonra görüşmenizin doğru olmadığını söyledim. Beyin sarsıntısı geçiriyor olabilir. Beni hastamla yalnız bırakın Çavuş Philips. Kaba bir İskoç erkeği daha. Onların nesi var ki? İnsan önce kendini tanıtır değil mi doktor?

"bir adam öldü doktor ve ülkemiz simgesi sayılan değerli bir tarihi eser kayıp. Bayan Osmanoğlu bizim tek tanığımız" diyor. Doktorla konuşurken sırtı bana dönük duran adam boynunun üzerinden yüzünü bana çeviriyor ve "kısa sürüde kendine gelmesine yardımcı olun lütfen" deyip odadan çıkıyor. Neden bu kadar sinirli anlamıyorum. Doktor geliyor ve bana bir kaç soru soruyor, 'Nereden geliyorum, annem ve babamın isimleri, ne iş yapıyorum, kaç yaşındayım ve daha önce süre gelen hastalıklarım var mı?' Sorularını tek tek cevaplıyorum.

Uzun Boylu, Esmer AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin