Güzel ve tatlı Dina... Şimdi aile evinin salonunda şöminenin karşısındaki kanepede uzanmış, alevlerin dansını izliyordu. Annesi dumanı tüten sıcak bir bardak çayla yanına geldiğinde gülümseyerek doğrulup oturdu. " Yanıma otur anne." Dedi. Her evlat zor zamanlarında annesinin şefkatine ihtiyaç duyardı. Çayından bir yudum aldıktan sonra sehpanın üzerine bıraktı ve annesine döndü.
" Tezimi askıya aldılar anne. O okula ve lanet müzeye yıllarımı verdim. Sonuca bak. Müdür öldürüldü kayıt eserler var, ben hem katil olmaklar hem de hırsızlıkla suçlanıyorum." Dedi. Babasının omzunda uzun süre ağlamıştı. Gözleri ağrıyordu ve artık ağlayacak gücü yoktu. Akan burnunu üzerindeki hırkanın koluna sildi.
" Güvendesin tatlım. Baban ve ben senin için en iyi ağır ceza avukatını bulacağız. Suçsuzluğun en kısa zamanda ispatlanacak. " dedi. Annesinin sesindeki kaygıyı içten içe hissetmişti genç kadın. Yinede elini tuttu ve dudaklarını götürüp öptü.
" Sen öyle diyorsan elinde sonunda kurtulacağım. Artık inanıyorum." Dedi. Anne ve kızın birinde bulduğu teselliydi bu.
***
Dina buzdolabında aradığını bulamayınca kasabaya gitmeye karar verdi. Yüksek kalorili mutluluklara ihtiyacı vardı. Annesi işlenmiş gıdalara karşıydı. Bir haftadır evden çıkmamıştı ve abur cubur almak evden çıkıp çıkmamak için birkaç saniye düşündü. Suni endorfine duyduğu ihtiyaç üşengeçliğine galip geldi. Kar botlarını ayağını geçirip dışarıdaki fırtınaya karşı kalınca giyindi. Arabasının anahtarını elinden açıp çıktı. Babasıyla birlikte evin önünü ve garaj yolunu temizlemişlerdi. Babası birkaç gün önce gece vakti evin etrafında birinin dolaştığını gördüğünü söyleyip bahçeye bakan pencerenin önünde gece nöbeti tutmaya başlamıştı. Etrafına şöyle bir bakındı. Kar fırtınası hafiflemişti ve görünürde kimse yoktu. Arabasına bindi, kasabaya merkezine giden yola saptı.
Yol kardan temizlenmiş olsa da yavaşça ilerliyordu. Ormanın ortasında geçen yolda başına gelecek kaza olması muhtemel bir durumdu. Birden yola fırlayan yaban domuzu ailesiyle birden yan şeride geçti. Birden ona doğru gelen arabanın sis ışıklarını gördüğünde kendi şeridine geçmeye çalıştı ama tekerleri kilitlendi ve direksiyon hâkimiyetini kaybetti. Buzda kayan arabanın tekerleklerinden çıkan ses kulaklarını tırmalarken gözlerini kapadı ve ayağını gaz pedalından çekti. Frene basmak artık bir şey ifade etmeyecekti. Araba savrulurken elleri hayretle yüzündeydi. Araba ağaca çarpanken bir gümbürtü koptu ve Emniyet kemerine rağmen bedeni savruldu. Hala sürücü koltuğunda oturuyordu. Arabadan dışarı fırlamamıştı. Başı hala boyunun üzerinde duruyordu.
" İyi misiniz? Sizin için yardım çağırdım." Diyen erkek sesini duydu.
" Bilmiyorum." Dedi adama. Hali büyük bir bilinmezlik gibi geliyordu kendine.
Bacaklarından, ayaklarından, kollarından ve ellerinden emin değildi. Arabanın kapısı açıldığında içeri giren soğuk bedenini titretti. Montu ve şapkası artık yan koltukta değildi. Adam üzerine eğildi ve emniyet kemerini açtı. İlk yardım bildiği kesindi. Bedenini dikkatle arabadan çıkardı ve bedenini kucaklayıp koyun kenarındaki devrilmiş kütüğün üzerine götürdü. Ambulans' ın ve polis arabasının siren seslerini kulağındaki uğultu kesilirken çoğaldı.
" Nasılsın?" diye soruyor adam. Yanına oturuyor.
" Bir an öldüğü sandım. Bu iki oldu, üçüncüde gerçekten öleceğim." dedi. Adam sözlerini anlam vermemiş ve sessiz kalmıştı.
" Arabanın kaydığını gördüm ve ağaca çarpacağını anladım. Karlı yolda fazla hızlı gidiyordun." dedi.
" Önüme domuz ailesi çıktı. Diğer şeride geçtim sonra kendi yoluma geçmeye çalıştım. Her şey bir anda oldu. Direksiyon kitlendi, frenlerim tutmadığını ağaçla kuçaklaşmadan bir kaç saniye önce anlayabildim." dedi Dina. Adam gülecek gibi oldu. " Komik miyim?" Diye sordu adama. Gözleri ışığa alışınca etrafına baktı. Biricik arabasın önü artık yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Boylu, Esmer Adam
Ficción General'Dina, benim adım Dina Osmanoğlu. Türkiye den eğitim için İskoçya' ya gelen Erhan Osmanoğlu ve okulda tanışıp aşık olduğu aşkı Eppie Osmanoğlu' un tek çocuğuyum. İskoçya Milli Müzesinde müdür yardımcısı olabilmek için kolejden beri hiç durmadan çalı...