Passenger - Walk in the Rain--
"7. doğum günüm. Senin doğum günlerindeki gibi kalabalık olmasa da bazı akrabalar, babamın ve Bay Kim'in iş arkadaşları ve onların aileleri masa etrafına toplanmış. Sen en önde sanki doğum günü çocuğu senmişsin gibi kafanda süslü bir koniyle gülüyorsun. Ben de senin yanında, babanın hediye ettiği uzaktan kumandalı arabaya sıkı sıkı sarılmışım. Bütün hediyeler arasında en sevdiğimdi. Daha oynamaya doyamadan kumandasını kırdığında günlerce seninle konuşmamıştım."
--
O akşam, anne babası arkadan arabayla gelirken biz Jongin'le birlikte yürüyerek eve dönmüştük. Sessiz de olsa birlikte yürümememiz fikri, mutlu olmama yetiyordu.Eve gittiğimizde ailece sahildeki gerginlik konulu ufak bir konuşma yapıp akşam yemeğinden sonra çok geçmeden odalara dağıldık. Babası Jongin'in kabul ettiğini duyduğunda çocuk gibi sevinmişti. Çünkü eski Jongin'i benim kadar o da özlemişti.
Ben üstümü değiştirirken, Jongin yatağında duran albümü açmadan komodine koyup uzanmıştı
"Ağrın var mı?"
"Hayır." Gözleri tavanda, tek kolu başının altındaydı.
"Gece içmen gereken hapları aldın mı peki?" Pijamalarımı giymeyi bitirince ışığı kapatmadan Jongin'in karşısındaki yatağıma geçip oturdum.
"Aldım."
"Pekala..."
Gözüm albümdeydi hala. Belki baksa hoşuna giderdi, hatta eskiyi hatırlamasına yardımcı olurdu.
Onu izlerken sonunda gözümü karartıp, "Albüme bakmayacak mısın?" dediğimde bacaklarım o gerginlikle titriyordu.
"Yatıp uyumayacak mısın?"
Ne bekliyordum ki? Gerginliğimle birlikte titremem de uçup gitmişti. Dudaklarımı birbirine sürterken bir süre düşünüp komodinde duran tableti elime aldım.
"Son çıkan bilim kurgu filmini gördün mü?" Ben internette tanıtım videosunu ararken o, altındaki örtüyü üzerine çekip uyku pozisyonu almıştı. "Robotlu şeylere taparız, haksız mıyım?"
Ve video açılana kadar bir şey söylememişti.
"Kapat şunu."
Çıkan mekanik silah sesleri ve patlamalar odanın sessizliğini bölmek isterken Jongin'in buz gibi sesine yenik düşmüştü. Video'yu durdurup tableti yatağa fırlattım. Ama denemelerim sürüyordu.
"Saat çok erken, gel film izleyelim." Ayağa kalkıp yatağına doğru yürümeye başladım. "Aksiyon, bilim kurgu, korku hatta aşk! Hatta çok aşk! Biliyorsun çok aşk'la neyi kastettiğimi."
"Uyumak istiyorum Baekhyun, nesini anlamıyorsun?" Gözleri kapalıydı ve sesi az öncekine göre daha canlı çıkmıştı. "Işığı da kapat."
"Birlikte uyuyalım o zaman?" Yatağa daha da yaklaşıp ona doğru eğildim. "Korku hikayesi okudum geçen onu anlatırım."
Sonunda örtüyü üstünden atmış ve doğrulup sinirle gözleri kapalıyken konuşmaya, daha doğrusu azarlamaya başlamıştı.
"Tek kişilik yatakta çocuk gibi seninle yatmayacağım bu bir. İkincisi her akşam ben uyumadan önce kafamın etrafında dolaşıp canımı sıkmayı kes. Işığı kapatıp yat Baekhyun. Kendi yatağına!"
Pijamalarımla ortada kalakalmanın verdiği utançla geri çekilmiş ve gidip usulca ışığı kapatmıştım. O da istediği huzura kavuşunca başını yeniden yastıkla buluşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sea Foam
FanfictionAma denizdeki köpükler gibiydi. Bir anda hayatımda beliren, yaşadığım her fırtınada inatla avucumda tutmaya çalıştığım, sönmesinden korktuğum, bana küçükken umudu anlattığı deniz köpükleri gibi, bizi kurtaracak o denizkızlarının nefesiyle dolu şans...