22. Bölüm "Başka Yüzler"

368 57 64
                                    


"Bir akşam şiddetli yağmur yağdığı için çıkmamıza izin vermediler. Yağmurda ıslanmak istiyorduk. Elbette ikimiz de direttik. Sen kabullenmedin ve saatlerce inat edip yalvardın. Uzun süren ikna çaban sonuç vermediği için odaya kapanmıştın. Ben sadece uygun anı bekliyordum. İnat etsen de vazgeçmiştin, ama ben kendimi yormamıştım. Pencereden bir düzenek kurdum. İçerinin yağmur alması için iki şemsiyeyi ters açıp pencereye dizdim. Üstümüz ıslanıyordu ve bu bir şekilde istediğimizi yapmış olmamız demekti. Sen mutluydun ama annen 7 yaşındaki bir çocuk için aşırı inatçı olduğumu söylemişti."

-


Sabah Jongin'in, "Denizkızları yağmuru sevmez." fısıltısıyla uyanmıştım.

Alnıma değen serin bir şeyler vardı.

"Sen hiç yorganı başına kadar çekmezdin. Denizkızı gibi suyuna çekildin, yağmurun sesini duyduğundan beri başını çıkarmıyorsun."

Gözlerimi zorlukla açtığımda ıslak bir havlunun yüzümde dolaştığını görmüş ve yorganı yüzümden indirmiştim. Uyanır uyanmaz gördüğüm ikinci şey başımda beklerken sıcak bir gülümsemeyle bana bakan Jongin'di.

"Günaydın." Havluyu çekip eliyle ıslak yüzümü sildi. "Daha da uyanmasaydın Jeju'ya dönecektim."

Yorganın tenime değen kısımları sırılsıklamdı. Serinlemek için üstümü tamamen açıp yüzümü ovuşturdum. "Ne zamandır böyle uyuyorum?"

"Sen uyurken şiddetli bir yağmur bastırdı, sesini duyduğunda kabus görür gibi huzursuzlanıp yorganı başına çektin. Çok terliyordun, yorganı çekmeme izin vermeyince gidip bir havlu ıslattım." Hatırlamaya çalışırken ona baktım boş gözlerle. O sadece gülümsüyordu. "Şimdi iyi misin?"

Gözlerimdeki şişliği yeni hissetmeye başlamıştım. Rahatsız hissettiren gözler ve terli bir vücutla da olsa onun gülümsemesini izlerken bir anlığına tüm bunların verdiği rahatsızlık son bulmuş gibi istemsizce gülümsemiştim. "İyiyim. Duş alınca geçer."

Baş ucumdaki telefonumda arama ekranı çıkmasına rağmen ses gelmeyince düşünür gibi uyuşukça kaşlarımı çatmıştım.

"Sessize aldım. Babam saatlerdir durmadan arıyordu."

Telefonu alıp bakınca arayan kişinin aynı olduğunu ve saatin 4'ü geçtiğini görüp aldığım yere bırakmıştım telefonu. Sonra saati ve havanın rengini kıyaslamak için pencereye baktım. "Uyandığımda gece oldu sanmıştım."

"Babamla konuşmayacak mısın? Beni değil sadece seni aradığına göre bizi merak etmesinden farklı bir şeyler var."

Meraktan yoksun ve yumuşak bakışlarından, olan biteni bildiğini ya da en azından tahmin ettiğini anlayabiliyordum.

"Sesimi duymuyor musun?" Sadece yeni uyandığım için değil, beni talan eden son fırtına yüzünden sesimin dünkü haykırışlarımdan kalan yüzde biriyle konuşuyordum. "Bu şekilde konuşursam endişelenir."

"Onun sesi daha kötü geliyordu, endişeleneceğini sanmıyorum."

"Sen konuştun mu? Ne söyledi?"

"Seni çok incittiğini, seninle tekrar konuşmak istediğini."

Jongin'in, ben ve babası arasında geçen konuşmanın içeriğini bilmemesi mümkün olamazdı. Sesinden de bakışından da bunu anlıyordum. Dün bana o yumruğu attıran öfkemin babasını da bir şekilde bulduğunu biliyordu.

"Akşam kahvaltını yap hadi. Sonra konuşursun." Islak omuzlarımdan tutup beni kaldırmayı denemiş olsa da ben yardımcı olmadığım için başaramamıştı. Geri çekilip kaşlarını kaldırarak baktı. "Hadi ama. Yağmur biraz dinince dışarı çıkalım, buraya sen uyu diye gelmedik."

Sea FoamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin