23. Bölüm "Şehir ve İki Toz Zerresi"

333 63 140
                                    


En güzel şarkılarınız, bu bölümdeki yoldaşınız olsun. Seçtiğiniz şarkıyla dönüp tekrar bu yazıya bakın, özel bir bölüm, en özel bölüm...


-


Birçok insan hayatından kötü anıları silip atmak ister, pek çoğu çilesiyle baş edemez ve bunu kendine yaşatan Tanrıya şikayette bulunur, bazıları kabullenir ve acısına boyun eğerdi.

O kadın hayatı boyunca birçok iyilik yapmış, yaptığı iyiliklerle birçok insanın duasını kazanmış olmalıydı.

O kadın Tanrının pek az kişiye bahşettiği bir lütfa sahipti.

O kadın yalnızca iyi anılarını hatırlıyordu.

Saat 6'yı bulmuş, ben kafamda az önceki yıkımdan kalan düşüncelerle pür sessizlik içinde kalabalık bir caddeye girmiştim. Jongin aklımı okur gibi susuyor ve sadece kolumdan tutmuş yavaş yavaş yürüyordu. Gözleri tabelaları süzerken beni insanlar arasından kimseye çarpmadan geçirmeye çalışıyordu. Daha önce önünden yalnızca arabayla geçtiğim lüks kafeler, mağazalar, oteller ve plazalarla dolu bir caddede yürürken Jongin'in bahsettiği kitapçının buralarda olabileceğinden şüphe duyuyordum. Burası sadece para ve lüks kokuyordu. Caddeye girenlere Chanel veya Burberry ambalajlarının bedava dağıtıldığı hissi uyandıran türde bir yoldan geçiyorduk. Pahalı giyimli gençler; şık, orta yaşlı kadınlar ve yanlarında jilet gibi kaşe montlarıyla eşleri, hollywood yıldızları gibi önümüzden geçip gidiyordu.

"Buralarda bir kitapçı olduğundan emin misin?"

Jongin sonunda sessizlik yeminimi bozduğum için mutlu olmuş ve dikkatini tabelalardan bana verip gülmeye başlamıştı. "Sonunda kaybolduğumuzu anlamana sevindim."

"Sana zengin piçleri gibi dolaşacamızı söylerken kastettiğim bu değildi." dedim, Jongin hala bana bakıyordu ve ikimizin yüzünde de bu aptal yerde oluşumuzdan doğan bir gülme ifadesi vardı.

"Bak, en azından insanın ruhunu açıyor." dedi. "Her vitrin devasa bir boyuta ve ışıklandırmaya sahip, Gucci'nin önünden geçerken kör oluyordum. Noel süslemelerini de yapmışlar. Birinin önünde kardanadam vardı. Ben bunu daha kar bile yağmadan acaba peynirle mi yaptılar diye düşünürken sen hayal aleminde olduğun için görmedin."

Belirttiği vitrinlere bakıp göz bebeklerimin küçülmesini bekledim. Kalan duyularımı da açarken birkaç iç çekişle duraksayıp Jongin'e baktım. "Bir de bu yol parfüm kokuyor, hissediyor musun?"

"İlk girdiğimde hissetmiştim. Sana söyledim, senin güncellemelerin geç geliyor." Şöyle bir yeniden etrafına ve ıslak kaldırıma baktı. "Yağmur yağınca, şu adamların pahalı paltolarından parfümleriyle birlikte buharlaşmış olmalı. Pekala... Ben artık tarçın ve kahve kokan bir sokağa girmek istiyorum..."

"Şimdi senin için birini durdurup buraya en yakın 'tarçın ve kahve' kokulu sokağı sorabilirim. En azından bu kez yanlış anlaşılırsam kafama yiyeceğim çantalar üç bin dolardan başlıyor."

Hatırlattığım o kısa an Jongin'i yeniden güldürürken ben sakin bir gülümsemeyle etrafı inceleme işime devam ediyordum.

Yarım saati aşkın bir süre boyu yürüyüşümüz bizi hala düşündüğümüz gibi bir yere çıkarmamıştı. Hatta buranın dışında herhangi bir yere de çıkarmamıştı! İnsanların görüntüsünden, az sonra bir yerlerde karşımıza G-Dragon çıkacak gibi bir hisle yalnızca gözlem yapıyor ve Jongin'in yarım adım uzağında yürüyordum.

Ama umulmadık bir şey olmuş ve bu lüks caddenin başka bir sokağına saptığımızda gördüğüm dev binayla gözlerim parlamıştı. Jongin diğer yanındaki mağazanın vitririninde bir şeyler incelerken elimle onu dürtüp sol çaprazımızda kalan, caddenin şanına yakışır şıklıktaki kitapçıyı gösterdim.

Sea FoamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin