15. Bölüm "Sarı Renkli Kupon"

333 90 73
                                    

Passenger - Walk in the Rain
Finneas - Break My Heart Again

-

Mutfaktaki konuşmalara, aniden duyduğum bir tabak sesi eklendiğinde telaşlanıp kapının önünde dikilmeyi kesmiştim. Jongin beni fark ettiğinde söyleyecek bir şeylerim olmalıydı. "Yardım edebileceğim bi şey var mı?" deyip içeri girerken Jongin yüzü tezgaha dönük pozisyonunu bozmamış, Mingyu ise birden belirmemle korkup elindeki tabakla birlikte ufak bir şok sarsıntısı yaşamıştı.

Fazla geçmeden Jongin kola bardaklarıyla dolu tepsiyi tezgahtan alıp yanıma gelmiş ve tepsiyi elime tutuşturduktan sonra salona dönmüştü. Sonra da Mingyu benimle göz teması kurmadan gülümseyip cips kaplarıyla gözden kayboldu. İçinde bulunduğum durumu ve ikisinin nesi olduğunu anlayamamıştım.

Oyun boyunca Jongin her zamankinden daha az soğukkanlıydı. Sıklıkla güldüğünü görmüştüm. Onu izlerken çocuklarla takılma fikrimin işe yaramasından keyif alıyordum.

Oyun bittiğinde artık evlerine gideceklerken Mingyu cebinden çıkardığı yoyoyu Jongin'e uzattı. Mingyu gülümserken, Jongin Mingyu'nun avcunda duran gümüş renkli metal yoyoya şaşkınlık ve merakla bakıyordu.

"Bunu çok sevmiştin." Mingyu elini biraz daha uzatıp karşısındaki yüzün kararsız ifadesini ısrar ve gülümsemeyle değiştirmeye çalışıyordu. "Al hadi, geçenki olay için özür hediyesi olarak kabul et. Bende daha tonla var."

Jongin'in gülümsediğini gördüğümde içimdeki mutluluk büyürken dışarı yansıttığım ifadem biraz daha solgunlaşmıştı. Birçok duyguyu aynı anda yaşıyordum. Onun özündeki küçük nesnelerle gülümseyebilen çocuğu yeniden karşımda görüyordum. Değişmediğine hep inanmış olsam da bu gerçek karakterini sadece benim dışımda bir şeylerle dışa vuruyor olması içimi burkuyor, ama bu yine de gülüşünden duyduğum mutluluğa engel olmuyordu.

Jongin ona uzatılan hediyeyi almış ve gözlerini elindeki yoyodan bir süre ayırmamıştı. "Teşekkür ederim."

Yoyo atmanın inceliklerini dinlerken ve denemeler yaparken de gülümsüyor ve ara ara ufak kahkahalar atıyordu. Benimle hiç ilgisi olmasa da içimde kelebekler uçuşurken izliyordum onu. Sadece attığı yoyo geri geldiği için sevinip kahkaha atabilen Jongin, gerçek Jongin'di. Diğerleri bunu bilmese de ben biliyordum. Ve ne sebeple olursa olsun onun bu halini, en sevdiğim filmi izler gibi izliyordum.

Onlar gider gitmez evde eksik iki kişi de nihayet geri dönmüştü. Çok geçmeden de akşam yemeği saati gelmişti. Annesi eşiyle yan yanayken biz de Jongin'le karşılarında oturuyorduk. Günün nasıl geçtiği konusu açıldı. Babası gülerek Jongin'e, "Nasıldı?" diye sorduğunda, aldığı cevabı beklemediği, bakışlarından anlaşılıyordu.

"Güzeldi."

"Duydunuz mu?" Babasının kocaman açılmış gözleri eşi ve benim aramda mekik dokumaya başlamıştı. Sonrasında huzurla bakışlarını boşluğa çevirdi. "Son günlerde gerçekten iyi bir şeyler yapmış olmalıyım." Saniyeler içinde yeni aklına gelmiş gibi bakışlarını yeniden bana çevirmişti. "Ve bahsetmeden geçemeyeceğim. Mingyu ve kardeşini çok sevdim. İkisi de iyi çocuklar."

Gülümseyerek başımı sallayıp çubuklarımla önümdeki pirinç kasesini karıştırmaya devam ettim. Annem de eşini onaylamıştı.

"Neydi adı?" Bay Kim gözlerini kısıp bir süre düşündü. "Hyeri! Evet. O da çok iyi bi kıza benziyor. Değil mi Baek?"

"Evet öyle." Yemeğimle ilgilenirken kısaca başımla da onaylayıp lokmamı çiğnemeye devam ettim.

"Sen ne düşünüyorsun onun hakkında?"

Sea FoamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin