İkinci Durak; Rüyalar Alemi

19K 921 118
                                    

 Tuna Aksoy bir sabah o güzel düşlerden uyanıp gözlerini tavana diktiğinde kendini hislerine anlam koymaya çabalayan bir adam olarak buldu. Eğer Franz Kafka Dönüşüm adlı kitabında benim adımı ve durumumu kullanmak isteseydi hikâyenin girişi tam olarak böyle olurdu.

Müge ve Barış'ın düğün gününden sonra rüyalarıma giren o kızı rüyamda beşinci görüşümdü. Rüyam her seferinde aynı şekilde başlıyordu. Fonda damat halayının ritmi giderek yükseliyordu. Gözlerimi kamaştıran kız yanındaki kişinin ayaklarına bakarak ayak uydurmaya çalışıyordu ancak elbisesi her seferinde renk değiştiriyordu. Her rüyamda elbisesinin renginin değişmesi ise o ana dair hatırlayamadığım tek detaydı. Bu yüzden rüyalarımda elbisesinin rengi değişiyordu. Aslanağzı, Fuşya, Mint Yeşili, Limon sarısı ve son olarak da Lacivert. Bir yaz gecesinde yıldızlarla süslü ve açık bir gök kadar lacivert.

Onu rüyamda ilk gördüğümde düğünden sonraki ikinci gündü. Ben hâlâ kafamda o olayı yaşarken bir de rüyamda görüşümle merakıma tuz biber serpilmişti. Adını bilmiyordum. Karşılaştığım iki seferde de adını öğrenememiştim.

Aslında öğrenmek için bir girişimde bulunmuştum ancak zamanlamam doğru değildi. Müge ve Barış'ın balayına çıktıklarının ikinci günü yani rüyamı görür görmez telefonuma sarılıp Barış'ı aramış Müge'ye sormasını istemiştim ancak Barış telefonun bir ucundan derin bir nefes alıp Balayından dönmemizi bekle diyerek telefonu yüzüme kapatmıştı.

Eh haklı değil mi Tunacığım? Balayındaki insan pat diye mi aranır?

Müge ve Barış'ın dönmesini beklerken gözüm yollarda kalmıştı. Çünkü soracağım sorunun cevabını ancak Müge'den alabilirdim.

Onu ilk görüşüm ve ilk karşılaşmamız Mügelerin evindeyken gerçekleşmişti. Müge'nin yakından tanıdığı birisiydi bu yüzden cevabı almak için ısrarla Müge ile konuşmak istiyordum ancak Barış'tan veto yediğim için Ankara'ya dönmelerini bekliyordum. Evlilik izinleri yarın bitiyordu ve bugün balayından döneceklerdi o yüzden Müge ve Barış'ın dönmesini bekleyen kişiler arasında ailelerinden sonra ben geliyordum.

Asistanlığımızın ilk yılında Barış, Müge'ye evlilik teklifi etmişti. Aileleri düğünün kısa sürede gerçekleşeceğini düşünmüş bunun için çok heyecanlanmışlardı ancak hesaba katılmamış bazı şeyler vardı.

Müge ve Barış evlenme kararı alsalar da asistanlıklarının ilk senesinde zorlanacaklarını düşündükleri için bu fikri bir süreliğine rafa kaldırmışlardı yaklaşık 3 yıl kadar. Bu süreçte ise zevklerine uygun bir ev bulmuşlardı. Evin içini döşeme kısmını düğüne yakın planlamışlardı bu süreçte tabii ki eşya alıp depolamamışlar ancak bunun için birikim yapmışlardı. Evlenmek bir çılgınlık haliydi. Buna Müge ve Barış'tan aldığım bilgiler doğrultusunda karar vermiştim.

Ve en önemlisi asistanlıkta hepimiz belli bir yere gelmiştik. Uzman olmamız için önümüzde az bir zaman kalmıştı.

Müge ve Barış'ın düğünlerini rafa kaldırmalarının ilk nedenlerinin bu olduğunu düşünüyordum. Tabii bu süreçte ben de aile evinden ayrılarak hastaneye yakın bir eve çıkmıştım. Yaklaşık bir yıl önce Aras'a komşu olmuştum.

Aras bir gün üst komşusunun evi boşalttığını söylemişti ve o günden sonra ilk müsait olduğum anda gidip evi görmüştüm ve o anda emlakçıyla el sıkışıp gereken işlemleri tamamladıktan sonra anahtarı teslim almıştım.

Tabii Seval Sultan ve Mithat Paşa bu durumu ilk başlarda çok onaylamak istemeseler de evin hastaneye yakın olmasıyla bu fikre sıcak bakmaya karar vermişlerdi. Kız kardeşim Jülide ise ayrı eve çıkmamı bir hayli desteklenmişti. Çünkü ona kalacak yeni bir kapı açılıyordu.

Çapkınlığın Son Durağı: AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin