Poyraz'ı alıp Kutay'ın özel kliniğine doğru götürüyorlardı. Poyraz'ın kalbi yeniden atmaya başlamıştı, parmakları ara ara oynuyordu, hayata geri dönmüştü. Daha hızlı ulaşmak için ambulansın sirenlerini açtılar. Siren sesini duyan araçlar ambulansa yol vermeye başladılar, yolları açılmıştı, hızla ilerlemeye devam ediyorlardı.
Birkaç saat sonra ambulans kliniğe vardı. Kliniğin büyük bahçesine girdi ve durdu. Hemen ambulansın arka kapısını açıp Poyraz'ı ambulanstan indirdiler. Poyraz'ı kliniğin içinde bir hasta odasına yerleştirdiler ve gerekli ekipmanları hazırladılar. Poyraz'ın tedavisi için her şey hazırlanıyordu.
Tedavi için hazırlıklar bitmişti, doktor Poyraz'ı uyandırmak için bileğine iğne ile ilacı verdi. İlaç Poyraz'ı birkaç dakika sonra ayıltacaktı. Aradan altı dakika geçti ve Poyraz yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı, kendine geliyordu. Poyraz gözlerini açtı ve kendini başka bir yerde buldu. Hastane de değil de sanki bambaşka bir yerdeydi. Odanın sağ tarafı bahçeyi gören bir yerdi, cam kapıdan direk bahçeye çıkılabiliyordu. Karşısında ki beyaz koltukta oturan Metin vardı, kendisine doğru gülümseyerek bakıyordu.
Metin: Kendini fazla yorma, kalbin yeni yeni çalışmaya başladığı için fazla yüklenmemen lazım. Sen gözlerini kapat, biraz uyu ve dinlen. Yarın sabah konuşuruz.
Poyraz: (Yavaş bir şekilde kafasını sallar).
Poyraz zaten yorgun ve halsiz hissediyordu, dinlenmek onun için iyi gelecekti. Yavaşça gözlerini kapadı ve uykuya daldı. Poyraz bir rüya görmeye başladı.
Poyraz'ın rüyası:
Poyraz kendisini karakolda buldu. Koridorlar boştu, kimsecikler yoktu. Poyraz koridorda gezinirken hayatını kaybeden polislerin resimleri olan bir tablo gördü. Resimleri incelemeye başladı, en yukarı doğru bakarken kendi fotoğrafını gördü. Anlık bir şok geçirdi, içine bir korku düştü.
Poyraz: Ben ben, ben öldüm mü?
Poyraz hala şoktaydı. O öldüğünü düşünürken, yanına biri yaklaşıyordu. Gelen kişi Poyraz'ın omzuna elini uzattı, Poyraz hemen arkasını döndü ve Kazım Müdür'ü karşısında gördü.
Kazım M.: Seninle gurur duyuyorum Aras.
Poyraz: Müdürüm, ben yaşıyorum.
Kazım M.: (Kafasını sağa sola sallayarak) Hayır, sen artık bir ölüsün.
Poyraz: Hayır bakın yaşıyorum, karşınızdayım.
Poyraz, Kazım Müdür'e yaşadığını söylemeye çalışırken Kazım Müdür, Poyraz'a bakar şekilde geri geri yürüyerek uzaklaşmaya başlar. Poyraz çok korkmaya ve tedirgin olmaya başlar.
Bir anda uyanır ve kendini bir koltukta uzanırken bulur. Önce etrafa bakar ve ne olduğunu anlamaya çalışır. Üstünde smokin vardır. Bir anda içeri Eda üstünde gelinlik ile girer ve sinirlidir.
Eda: Poyraz nerede kaldın, hadi herkes seni bekliyor.
Poyraz: Ne?
Eda: Hadi Poyraz hadi.
Eda ve Poyraz beraber odadan çıkarlar. Poyraz kendini bir düğün salonunda bulur ama kimse yoktur. Poyraz kendisinin nasıl bir şeyin içinde olduğunu anlamaya çalışır, az önce yanında Kazım Müdür vardı, şimdi ise Eda ile bir düğün salonundaydı fakat kimse yoktu, bir nikah memuru bile yoktu. Eda ve Poyraz nikah masasına otururlar, Poyraz hala şaşkınlık içerisindedir, Eda'ya bakar ve Eda sanki düğün salonunda birileri varmış gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV
ActionYalnızca bir komiser hayatını hiçe sayarak bir göreve girebilir mi? Eğer o Aras ise girebilir. Bu kitapta komiser arasın her şeyi hiçe sayarak kabul ettiği bu görevde neler yaşadı, kimlerle tanıştı, ne gibi engeller çıktı, neleri yapmak zorunda kald...