30. Bölüm: Ölüm Fermanı

7 3 1
                                    


Aras: Sağ ol her şey için.

Mesut: Önemli değil, ne zaman bir derdin olur ben buradayım.

Aras: Sağ ol.

Aras yavaşça ayağa kalktı ve barakadan çıkıp arabaya doğru yürümeye başladı. Arabaya hemen bindi eve doğru sürmeye başladı. Artık yapacağı pek bir şey kalmamıştı, Ali'de evde tek kalmıştı. Hızlı bir şekilde sürmeye devam etti.

40 dakika sonra...

Aras sokağa girdi. Arabayı yavaşça evin önüne park etti ve arabadan inip apartmanın kapısına doğru ilerledi. Anahtarı cebinden çıkarttı ve kapıyı açıp içeri içeri girdi. Yavaşça geri kapatıp merdivenlerden yukarıya doğru çıktı. Anahtarla evin kapısını açıp içeri girdi. Oturma odasına geçti, Ali hala koltukta uyuyordu. Aras'ta epey yorgun hissediyordu, İstanbul'a geldiğinden beri uyumamıştı. Yatak odasına gitti ve kendini hemen yatağa attı. Uzun zamandan sonra yatağıyla kavuşmuştu, yatağının verdiği rahatlığı çok özlemişti. Rahatlığa yenik düştü ve gözlerini yavaşça kapatıp uykuya daldı.

6 saat sonra...

Ali: Aras...Aras.

Ali, Aras'a seslenerek uyandırmaya başladı. Aras bütün gece uyumadığı için oldukça uykuluydu. Ali onu uyandırmaya çalışsa da Aras'ın gözleri hiç açılmıyordu bile. Ali onu biraz dürtmeye başladı. Aras gözlerini yavaş yavaş açmaya başladı, gözlerini açtığında ilk başta biraz bulanık görse de daha sonra hemen net bir şekilde görmeye başladı. Aras nihayet uykudan kalkmayı başardı ama yine de hala uyku sersemiydi, gözleri halıya odaklanmış bir şekildeydi. Halıya bakıp bir şey de düşünmüyordu, yalnızca bakıyordu. O sırada Ali, Aras'ın ayılmasını beklerken biraz odayı inceledi. Yatağın yanındaki komidyenin üzerinde bir fotoğraf gördü. Fotoğrafta Aras ve Eda yan yanaydılar, arkalarında ise masmavi denizin üstünde duran Kız Kulesi vardı. Ali fotoğrafı eline alıp biraz fotoğrafa baktı. Daha sonra Aras'a doğru çevirdi.

Ali: Yanında ki kim?

Aras gözlerini halıdan yavaşça çekip fotoğrafa doğru baktı ve fotoğrafı görünce bir anda içinde oldukça derin bir his hissetti. Bu his hem mutluluk hem de pişmanlık hissettiriyordu. Aras o fotoğrafa bakınca gözlerinin önünden o fotoğraftaki gün geçi verdi. Eda ile ilk buluştukları gündü, sanki daha dünmüş gibi hatırlıyordu. O gün Aras için belki de hayatının en güzel günlerinden biriydi, onun için asla unutulamayacak bir gündü. Aras o günü hatırladıktan sonra bir de aklına Eda ile olan son anları geldi. Ne zaman aklına gelse içindeki pişmanlık ile vicdan duyguları harmanlanıyordu, şimdi de öyle oldu. O an adeta bir kabus gibiydi. Aras'ın boynundan kravatı çıkartıp Eda'yı onunla boğduğu an Aras için çok kötü bir şeydi. Eda'ya bunu yaptığından çok pişmandı, kendisini asla affetmeyecekti. Bu geri dönüşü olmayan hatası hayatı boyunca onun peşini bırakmayacaktı.

Ali: Aras, iyi misin?

Aras kendini toparladı ve Ali'ye doğru yavaşça baktı.

Aras: İyiyim.

Ali: Eee, kim bu kadın?

Aras: O, hayatımda ki tek mutluluğumdu.

Ali: Ayrıldınız mı?

Aras: Ölüm ayırdı.

Ali: He, başın sağ olsun gardaşım.

Aras: Sağ ol.

Ali: Neyse, sen kusuruma bakma.

Aras: Önemli değil.

Aras yatağından yavaşça kalktı ve lavaboya gitti. Elini yüzünü iyice yıkadıktan sonra havluyla kurulanıp lavabodan çıktı. Mutfağa gitti ve Ali ile beraber masaya oturdu. Kahvaltı olarak yalnızca iki adet ekmek vardı. İkisi de ekmekleri yemeye başladı. İkisi de açlıktan bir ekmeğe muhtaç haldeydi. Ekmekleri adeta kemirerek yiyorlardı. Ekmekleri yemeyi bitirdikten sonra masada karşılıklı bakışmaya başladılar.

GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin