2. Bölüm: İlk Adım

99 26 199
                                    


Aras boynu eğik yere bakarak uzun uzun düşünüyordu, aklında onlarca senaryo kuruyordu. Aslında bu görevi kabul edebilirdi çünkü Aras'ın hiç kimsesi yoktu, ne bir akrabası, dostu, tanıdığı... O yalnız yaşayan biriydi, kaybedecek hiç bir şeyi yoktu lakin yine de bu görevin oldukça tehlikeli olduğunu biliyordu bu sebeple biraz gerilmişti. Kazım Müdür Aras'ın tedirginliğini anlamıştı, oturduğu yerden kalkıp Aras'ın oturduğu sandalyenin önündeki sandalyeye oturdu. Karşılıklı oturmuşlardı, Aras hala düşünmekle meşguldü. Kazım müdür biraz öne eğildi.

Kazım M.: Biliyorum bu senin için zor bir karar, daha önce böyle bir görev almadın ama ben bunu senin yapabileceğine inanmaktayım.

Aras: Peki müdürüm neden ben, koskoca bir teşkilat içinde bu görevi yapabilecek onlarca hatta belki yüzlerce adam var.

Kazım M.: Bak seni uzun zamandır tanıyorum, evet belki bu görevi yapabilecek onlarca hatta belki yüzlerce kişi olabilir ama hiç birine senden daha çok güven veremiyorum. Bana göre bu görev için en uyumlu kişi sensin Aras.

Aras: Ne diyeceğimi bilemiyorum.

Kazım M.: Sana düşünmen için zaman veriyorum, iyice aklını toparla ve kendini sağlam karar alabilecek vaziyete getir sonra kararını ver. Kararını verdikten sonra beni telefon ile ara. Çıkabilirsin.

Aras sandalyeden kalktı ve kapıyı açıp odadan çıktı. Odadan çıktıktan sonra bir süre durdu ve etrafı izlemeye başladı daha sonra kafasını önüne çevirip karakoldan çıkmak için yürümeye başladı. Karakoldan çıkıp hızlı yürüyerek otoparka gitti. Arabasının yanına geldi ve etrafı yine göz ucuyla süzdükten sonra arabaya binip otoparktan çıktı.

Eve doğru sürerken eve gitmekten vazgeçti ve sahile doğru başka bir yola girdi. Aras'ın bazen kafa dinlemek için deniz kıyısında, Kız Kulesi manzaralı bir yeri vardı. Aras sahile vardı, arabasını sağa çekti ve durdu. Arabadan inip biraz yürümeye başladı. Dalgaların kıyıya vurdukları anda gelen o ses onun içini epey yumuşattı. Biraz yürüdükten sonra bir bankta oturdu ve Kız Kulesi'ne doğru baktı, bacaklarını üst üste attı ve kendini rahat bir pozisyona soktu. O manzarayı seyrederken yavaşça sesi artan keman sesini duydu. Kemandan çıkan her bir ses Aras'ı biraz daha rahatlatıyordu. Bir süre sonra keman sesi kesildi, Aras kafasını çevirip kemanı kimin çaldığına baktı. Kemanı çalan bir çocuktu. Aras kalkıp dinlenmek için bir taşın üstüne oturmuş keman çalan çocuğun yanına gitti.

Aras: Adın ne bakalım senin?

Umut: Benim adım Umut.

Aras: Bu kadar güzel keman çalmayı kimden öğrendin Umut?

Umut: Babam öğretti.

Aras: Nerede baban?

Umut: Birkaç sene  önce annemi kaybettik, onu kaybettiğimiz günden bir gün sonra sabah uyandığımda babam yoktu  gitmişti. Dışarı çıktım belki bahçede oturuyordur diye. Bahçeye çıktığımda bahçedeki incir ağacına asılı buldum. Babamı da o gün kaybettim.

Aras Umut'un bu söylediklerinden sonra çok üzüldü hatta perişan olmuştu. Kafasını başka yöne çevirip ağlamamaya çalıştı. Onun bu hikayesi Aras'ı çok duygulandırmıştı çünkü Aras'ta çocuk yaşta iken anne ve babasını kaybetmişti. Aras Umut'un acısını az çok anlıyordu. Kafasını tekrar çevirdi ve yere çömelip Umut'a baktı.

Aras: Senden bir şey isteyebilir miyim?

Umut: (Kafasını salladı)

Aras: Benim için bir daha keman çalar mısın?

GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin