29. Bölüm: Kirli Çamaşırlar

7 3 1
                                    

Kazım Müdür Aras'ı uzun zaman sonra karşısında böyle bir şekilde gördüğünden dolayı oldukça şaşkındı ve bu şaşkınlığı yüz ifadelerinden belli oluyordu. Kazım Müdür sağ eliyle yavaşça sandalyeyi tuttu ve ayağa kalktı. Küçük adımlarla Aras'a doğru yaklaştı ve Aras'ın tam karşısına geçip gözlerinin içine baktı. Aras hafifçe sırıttı ve yavaşça kollarını kaldırdı.

Aras: Benim müdürüm, benim.

Kazım M.: Sen bu kadar zamandır neredeydin?

Aras: Hadi ama müdürüm, şuanda bana özleminizden dolayı sarılmanız gerekiyordu.

Kazım M.: Ne anlatıyorsun?

Aras: Hiçbir şey müdürüm.

Kazım Müdür hiçbir şey demeden mutfaktan çıktı ve oturma odasına geçti. Aras ne yaptığını anlamadı ama yine de peşinden gitti. Kazım Müdür bir koltuğa oturdu, Aras'ta hemen yan koltuğa oturdu ve kafasını Kazım Müdür'e doğru çevirdi.

Aras: Eee, bir şey demeyecek misin ya da sormayacak mısın?

Kazım M.: Sormayacağım.

Aras: Hmm şimdi doğru mu anladım? Kendi ellerinle beni o vahşilerin ellerine bıraktın, taa ebesinin nikahına gönderdin ve hiçbir şey demeyecek misin?

Kazım M.: Edebini takın, Aras.

Aras: Şuan problem bu mu!

Kazım M.: Sakinleş, ayrıca ne oldu da böyle parladın?

Aras: Ne mi oldu? Ben göstereyim ne oldu.

Aras hızlıca koltuktan kalktı ve Kazım Müdür'ün karşısına geçti ve üstünü çıkartmaya başladı. Aras üstünü çıkarttığı zaman vücudunda bulunan bütün yaralar, şişlikler ve morluklar gözüktü. Aras kollarını kaldırdı ve olduğu yerde yavaşça dönerek Kazım Müdür'e vücudunda ki yaraları seyretti. Kazım Müdür yaralara tiksinirmiş gibi baktı ve seyretti.

Aras: Yeter mi? Bir de bu yaraların nasıl olduğunu anlatayım mı?

Kazım M.: Sen Afganistan'a gitmeden önce başına nelerin gelebileceğini düşünüp gitmedin mi? 

Aras: Peki bu kadar şeye gerek var mıydı? Ben dedim, Kutay'a artık kelepçeyi vuralım dedim.

Kazım M.: Yeterli bilgi yoktu elimizde, bunu sende biliyorsun.

Aras: Afganistan'a gittim de ne oldu, elimize bilgi mi geçti?

Kazım M.: Artık elinde bilgi varsa bile yararı yok.

Aras: Ne demek bu?

Kazım M.: Artık gizli görevde değilsin demek.

Aras: Ne...  ne, anlamadım?

Kazım M.: Birkaç hafta önce görev dosyasını senden aldım, artık görevin bitti.

Aras: Beni gözden çıkardın yani, doğru mu anladım?

Kazım M.: Sen uzun zamandır olmayınca...

Aras: Öldüğümü düşündün.

Kazım M.: (Sessiz kalır)

Aras: Bana hiç mi değer vermedin? Hadi senin için iş her şeyden önce gelir, bu görev için neler yaptığımı, neler çektiğimi bildiğin halde mi bunu yaptın?

Kazım M.:  Ne yaptın da konuşuyorsun? Bunca zamandır elimizde adam akıllı bir bilgi var mı? En yakın adamı Metin vardı öldü, oğlu vardı öldü. Birde bunlar yetmiyormuş gibi iki can düşmanını birbirine düşürdün ve savaş çıkarttın birde bir şey becerdiğini mi düşünüyorsun?

GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin