Bombanın patlamasıyla telefon görüşmesi sona erdi. Aras telefonu kapatıp geri cebine koydu ve patlamanın yapmış olduğu görüntüyü izlemeye başladı. Alevleri izlerken gözlerinin önünden Kazım Müdür'le yaşadığı anılar canlanıyordu, lise sonunda ilk tanışmaları, akademi yılları ve akademiden mezun olduğu gün, polisliğe ilk başladığı zamanlar, beraber yaptıkları operasyonlar, onlarca kapattıkları dosyalar ve biraz önceki konuşmaları. Bütün bu her şeyin tek bir söz ile yalana dönmesi Aras için kabul edilemez bir şeydi, bütün bir hayatı yalanlar üzerine kurulmuştu ve geriye sadece geri dönmeyecek yıllar kalmıştı. Bunları düşündükçe, aklına getirdikçe içi daha da parçalanıyordu fakat bunlardan kaçamayacaktı, her saat her dakika her saniye o anılar onunla olacaktı ve bu onun için yaşanılmaz olacaktı.
Ali elini yavaşça Aras'ın omzuna koydu ve biraz başını eğip Aras'a baktı.
Ali: Gidelim mi?
Aras: Gidelim.
Ali yavaşça hızlandı ve ormanlık alanın içinde ilerlemeye başladı. Aras'ta düşünmeyi bırakıp yavaştan kendine geliyordu, elleriyle biraz gözlerini ovaladı. Daha sonra cebinden telefonu çıkardı ve eski haberleri incelemeye başladı. Eski haberleri incelemesinin nedeni o yokken Kutay'a karşı polisler tarafından bir operasyonun yapılıp yapılmadığını öğrenmekti, çıkan sonuca göre Kutay'a karşı bir hamle yapacaktı. Biraz daha haberlere bakındıktan sonra bir şey bulamadı ve Kutay'a nereden darbe vuracağını kesinleştirdi. Telefonu kapatıp geri cebine koydu ve kafasını Ali'ye doğru çevirdi.
Aras: Recep'ten aldığımız patlayıcılar bagajda değil mi?
Ali: Evet bagajda, neden ki?
Aras: Birazdan lazım olacaklar.
Ali: Nereye gidiyoruz?
Aras: Devam et tarif edeceğim.
Aras'ın aklında yine her zaman ki gibi delice bir plan vardı. Kutay'a ikinci kez büyük bir darbe vurmak için oldukça hırslıydı. Ali'ye yolu tarif ederek hızla ilerlemeye devam ettiler.
40 dakika sonra...
Aras ve Ali arabayla Arnavutköy'de depo ve fabrikaların yoğunlukta olduğu bir bölgeye geldiler, burada Kutay'ın silah deposu vardı. Arabayı deponun yakınlarına, depoyu dışarıdan rahatça gözetleyebilecekleri bir yere çektiler ve arabanın içerisinden izlemeye başladılar. Dışarıda koruma yoktu çünkü depo kent içinde olduğundan dolayı pek dikkat çekmemesi gerekiyordu. Depo üç katlı mavi bir depoydu. Deponun dış çevresi iki metre uzunluğunda bir duvarla örülüydü. Aras'ın hatırladığı üzere bir de arkadan normal araçlar için bir kapı vardı fakat oradan giremezlerdi çünkü arka kapı caddeye bağlanıyordu ve oradan girmeleri dikkat çekecekti. Kutay'ın tırları ise bahçede park halindelerdi.
Ali: Planın nedir?
Aras: Düşünüyorum.
Ali: Düşüncelerini söyle o zaman.
Aras: Dış tarafta kimse yok rahatça yerleşebiliriz fakat içeride kim var kim yok bilmiyorum. Bahçede tırlar var, asıl amaçlarımızdan biri de onlar olacak. Dışarıyı atlattıktan sonra sana önemli bir iş düşüyor, bende içeriye gireceğim.
Ali: Tek başına mı?
Aras: Evet.
Ali: Peki bana düşen iş nedir?
Aras, Ali'ye kendisine düşen görevi anlattı ve yavaştan baskın için hazırlanmaya başladılar. Arabadan indiler ve bagajı açıp kendilerine birer otomatik silah ve yedek şarjör aldılar. Daha sonra gizli bir şekilde depo duvarının dibinden ilerleyerek bir köşeye geçtiler. Ali sırtını duvara yasladı ve ellerini birleştirdi. Aras ayaklarıyla Ali'nin eline basıp kendini yukarı çekti ve içeriyi hızlıca inceledi. Daha sonra tekrar geri aşağı indi ve el işaretleri ile Ali'ye içeride toplam beş koruma olduğunu söyledi. Hızlıca ikisi de kapının iki tarafına siper aldılar ve Aras başını sallayarak işareti verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV
AçãoYalnızca bir komiser hayatını hiçe sayarak bir göreve girebilir mi? Eğer o Aras ise girebilir. Bu kitapta komiser arasın her şeyi hiçe sayarak kabul ettiği bu görevde neler yaşadı, kimlerle tanıştı, ne gibi engeller çıktı, neleri yapmak zorunda kald...