14.bölüm🔎

495 80 25
                                    

MEÇHUL

Merhaba)

Nasılsınız?

Bomba gibi bir bölümle geri döndüm. Sırlar yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Keyifli okumalar❤

Merkeze dönen Leyla kamera kayıtlarını bir kez daha gözden geçirirken, Mahir ifadeleri tekrar tekrar okuyordu. Ateş ve Beliz daha gelmemişti, Uraz ise bilgisayardan pek anlamayan Egemen'e gerekli birkaç şeyi öğretiyordu. Herkes kendi halinde takılıyordu kısacası.

Bir yandan da üstlerinde baskılar artmıştı. Cinayet haberlere düştüğünden beri insanlar polislerden daha fazlasını bekliyor, daha hızlı olup katili yakalamalarını istiyordu. Aynı zamanda onlara güvenmeyenlerin de sayısı bir hayli çoğalmış, beceriksiz olarak görülmeye başlanmıştılar. Bunun başlıca sebebi her gün daha fazla artan asparagaslardı.

Yine de ekip her şeye rağmen sona yaklaştıklarını hissediyordu. Ne olursa olsun katil yakalanacak ve adalete teslim edilecekti. Odadaki sessizliği keskin bıçak gibi bölen şey Mahir'in telefonunun sesiydi. Gözlerini Tuğkan'ın ifadesinden ayıran başkomiser, uzanıp sehpanın üzerine bıraktığı telefonunu aldı.

"Efendim Ateş?" diye cevapladığında herkes işini kısa bir süreliğine askıya alıp tüm dikkatiyle ona dönmüştü. Mahir, Ateş'i dinlerken elinde olmadan kaşları yavaş yavaş çatılıyordu. Yayıldığı koltuktan ani bir hareketle doğrulup, "Emin misin?" diye sorduğunda Leyla ve Egemen birbirlerine sorgular gibi baktı.

"Tamam," dedi en sonunda genç adam. Telefonunu kapatıp ekibine çevirdi yüzünü.

"Ceylan o gece aslında üniversiteye rapor geçmiş."

Derin bir sessizliğin ardından ilk konuşan Egemen oldu. "Hani kimse rapor falan almamıştı."

Mahir başını düşünceli bir biçimde sallayıp, "Birkan'ın doğru söylediğine eminim," diye mırıldandı. "Rapordan haberi yoktu."

Nerede hata yaptıklarını düşünseler de ilk bakışta hiçbir şey bulamamıştılar. Ta ki Leyla'nın aklına gelen o kişi ile. "Çünkü onun yerine bir başkası almıştı," dedi. Mahir'in sorgulayan bakışlarına karşın, "Tibet," diye ekledi. "Odada gördüğümüz diğer çocuk."

"Başka biri daha mı vardı?"

Egemen'in öne atılmasıyla Leyla başını hafifçe kıpırdattı. "O da gezi kulübündenmiş ama başka ekibin raporlarını alıyormuş. Birkan değilse, Tibet yapmıştır."

Mahir'in onun sözleri karşısında gizleyemediği hayranlığı gözlerinden belli oluyordu. Parlayan kehribarları öyle derin baktı ki Leyla'ya, genç kadın ne yapacağını bilemeyip bakışlarını kaçırdı. O tekrar kamera kayıtlarına dönerken Egemen, Uraz'a Tibet'in adresini acilen bulmasını söylüyordu.

Uraz, Tibet'in adresini buluna kadar aradan bir hayli zaman geçti. Egemen ve Mahir daha fazla zaman kaybetmemek için merkezden ayrıldığında geriye sadece Leyla ile Uraz kalmıştı. Başka kayıtlardan bir şey bulamayan kadın, en sonunda Ceylan'ın  göründüğü kamera kaydını izlemeye başladı. Aynı şekilde oturmaktan boynu tutulmuştu.

Kapı açılıp içeri Ateş ve Beliz girdiğinde Uraz kendileri için getirdiği çayı masaya bırakmak üzereydi. Ateş altın bulmuş defineci misali parlayan gözleri ile atılıp Uraz'ın elindeki bardağı aldı. "Allah senden razı olsun komiserim," dedi ağız dolusu. Dumanı tüten çayın sıcaklığına aldırmadan bardağı dudakları ile buluşturdu. Ağzı yana yana da olsa birkaç yudum içerek içini ısıtmayı başardı.

"Kar yağmıyor ama o nasıl soğuk," dedi tekrar titremiş gibi. "İliklerime işledi resmen."

"Çünkü kış ayındayız," dedi Uraz, ses tonu salak birine laf anlatırkenki bıkkınlığı taşıyordu. Lakin Ateş'in onu kâle aldığı söylenemezdi. Montunu bile çıkarmadan koltuğa oturup avuçları arasına aldığı çayla kendini ısıtmaya çalışmaktaydı.

Meçhul (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin