11.bölüm🔎

567 75 23
                                    

Merhaba)

Uzun bir bölümle karşınızdayım. Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum :))

Keyifli okumalar❤

MEÇHUL

11.BÖLÜM

Leyla, karakola geri döndüğünde saat gece yarısına yaklaşıyordu. Dönüş yolunda evi arayıp kızının ne yaptığını sormuş, akşam yemeğini yiyip dayısıyla oynadığını öğrenince önce rahatlamış, sonra uyuma saatini çoktan geçtiği için kızmıştı. Liya ise annesi dönene kadar uyumayacağını söyleyip durmuştu telefonun diğer ucundan. Şu an Leyla'nın istediği tek şey raporları inceledikten sonra evine, küçük kızının yanına dönmekti.

Arabasını park edip indiği sırada tam karşısında duran Mahir'i fark etti. Başkomiser soğuk havaya aldırmadan sadece ince kazağı ile duruyordu. Kar kumral saçlarına dökülmüştü. Lambalardan gelen ışığın altında kristal taneleri gibi parlıyordu. Temkinli bir şekilde arabasının kapısını kapattı Leyla. Elinde otopsi raporları vardı, bir an için Mahir'in raporları beklediğini düşündü fakat gergin yüz ifadesinde tahmin ettiği manayı yakalayamadı.

"Bir şey mi oldu?" diye sorarken sesini olabildiğince sakin tutmaya çalışmıştı.

"Liya," dedi Mahir sadece. Tek bir isim Leyla'nın bedenini kaskatı kesmeye yetmişti. Üşümeye başlamasa bile içinde bir titreme hissetti. Düzgün kaşları ortada derin bir çizgi oluşturacak kadar çatıldı. Söyleyecek uygun kelimeleri ararken Mahir ondan önce davrandı ve olumlu yanıt almak ister gibi umutla "...benim kızım mı?" diye sordu.

Savunma içgüdüsüyle bir adım geriye çekildi genç kadın. Ellerini yumruk yapınca dosyalar buruşmaya başladı. Zaman kazanmak ister gibi önce dudaklarını ıslattı. "Sen Liya'yı nereden biliyorsun?"

"Önemi yok," derken başını iki yana sallayan Mahir, Leyla'ya doğru iki adım attı ve tam önünde durdu. "Benim kızım, değil mi?" diye sordu bir kez daha.

Kısa bir an, sadece kısa bir an için evet, demek istedi, evet, Liya ikimizin çocuğu. Fakat acı dolu hatıraları çarptı yüzüne. Yıllar önce ortada elle tutulur hiçbir sebep yokken terk edildiğini hatırladı, eşine bebeklerinin müjdesini vermeyi heyecanla beklerken yapayalnız bırakıldığını hatırladı. Yaşadıklarının acısı gözlerine acımasızlık perdesi örttü, başını hafifçe dikleştirerek "Hayır," dedi. "Senin kızın değil."

Sert bir darbe almış gibi sarsıldı Mahir. Göz bebekleri titrerken ayakları onu geriye çekerek Leyla'dan uzaklaştırdı. Dakikalardır onu beklerken inşa ettiği umut duvarı, paramparça oldu. Her bir parçası ayrı ayrı kanattı ruhunu. Göğsü sıkışırken yutkunamadı bile.

"Değil mi?" diye sorarken sesinin duyulduğundan emin değildi.

Leyla yanından geçip gidecekken son anda koluna yapıştı. Parmakları kolunu sıkıca sardı. Önüne geçtiğinde Leyla başını yukarı kaldırmak zorunda kaldı. "Ne yapıyorsun?" Kolunu ondan kurtarmak istese de Mahir'in tutuşunu sıklaştırmasıyla başarılı olamadı. Güç kullanmamak için kendini durdurdu komiser.

"Doğruyu söyle," dedi Mahir hâlâ bir umutla. "Benim kızım..."

"Değil dedim! Senin kızın değil." Normalden yüksek çıkan sesi etraftaki birkaç kişinin dikkatini üzerlerine çekmişti. Fakat ikisinin de gözü şu an birbirlerinden başka hiçbir şeyi görmüyordu. Leyla cam üzerinde yürüyormuş gibi tedirgindi, Mahir ise inandığı şeyin gerçek olduğunu duymak istiyordu sadece.

"Yalan söylüyorsun. Tanıyorum seni, tanıyorum bu bakışını. Yapma Leyla, saklama benden."

Leyla yakalanmanın verdiği öfkeyle kolunu Mahir'den kurtardı. Tüm gücü bileklerinde toplanırken onu göğsünden ittirdi. Bir yandan da "Yalan değil," diyordu. "Babası başka biri." Leyla'nın itmesi değil de sözleri Mahir'in geri çekilmesini sağladı. En fazla bir adım uzaklaşabiliyordu ondan. Daha fazlasına ne kendi izin verirdi ne de içinde yıllardır bastırdığı sevgisi.

Meçhul (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin