Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum:))
Keyifli okumalar❤
MEÇHUL
Her canlı bir gün ölümü tadacaktı. Hayatın değişmeyen tek kuralı buydu. Ölüm haktı ve bir gün herkes buna kavuşacaktı. Değişen şey ise ölüm şekilleriydi. Bazı insanlar uzun yaşardı, iyi kötü bir şekilde yaşardı işte. Bazıları gencecik ölürdü, daha hayatının baharındayken, kalbinde sayısız istek varken kopup giderdi dünyadan. Kimileri de daha dünyaya gözlerini açamadan vedalaşırdı yaşamla.
Ölüm her şekilde kayıptı. Her şekilde yarımkalmışlıktı. Fakat ölümlerin en içler acısı hiç kuşkusuz zamansız olanlarıydı. Bir insanın başka bir insanı öldürmesi kadar bencilce başka ne olabilir ki? İnsan nasıl vermediği bir canı alma hakkını bulabilirdi kendinde? Üstelik o sadece suçsuz bir canken.
İnsanoğlu böyleydi işte. Yaratılmışların en iyisi, yaratılmışların en kötüsü. En üstünü, en alçağı. En masumu, en günahkarı. İnsanoğlu endi, herşeyin doruk noktasıydı. İyiliği seçmiyordu kimse, kendi için en iyi olanı seçiyordu. Adaletten yoksundu, en adaletli olanın kendisi olduğunu söyler, sonra sevdikleri için tüm tabuları yıkardı. Buna fedakarlık der, yıkıntıların altında kalanları görmezdi bile. İnsanoğlu ikiyüzlüydü kısacası. Bu yüzden de yüzyıllardır boynuna asılan kefaretten kurtulamıyordu. Bu yüzden insanlık asla huzura kavuşamıyordu.
Ahsen'in toprak altından bir kısmı görünen tanınmaz haldeki çürümüş cesedine bakarken tek düşündüğü şeyler buydu Leyla'nın. Yere oturup sırtını arabaya yaslarken yanağından yaşlar süzülüyordu. Parmak uçlarından dokunduğu cesedin hissiyatı kaybolmamıştı. Ne çamur, ne kan, sadece o küçük temas kendisini kirli hissettiriyordu. Cesede dokunduğu için değildi sebebi, onun başına gelen bu acımasızlıktan kendisiyle birlikte tüm insanlığı sorumlu tutuyordu. Dokunuşuyla Ahsen'in günahsız ruhunu kirlettiğini düşünüyordu.
Dizlerini kendine çekip yüzünü dizlerine gömerken o kadar sessizdi ki ağlayışı, kenardan gören biri onun uyuduğunu veya soğuktan donduğunu bile düşünebilirdi. İlk kez ceset görmüyordu fakat ilk kez elleriyle mezarı kazıp cesedi buluyordu.
Defalarca kez özür diledi Ahsen'den. Kalbine doğru fısıldadı özürlerini. Önce uyuduğu toprağa kaba davrandığı için özür diledi, sonra buraya ilk geldiğinde onu bulamadığı için, geç kaldığı için, kimsesiz burada günlerce yattığı için özür diledi.
Neriman hanım geldi gözlerinin önüne. Ona kızını bulacağına söz vermişti. Şimdi nasıl cesedini götürürdü, nasıl kızının öldüğünü söylerdi? Hikayenin aslında en masumu olan kızının ölüsünün günlerce acımasızca suçlanmasını öğrenmeye hangi anne dayanırdı?
Leyla'nın da kızı vardı. Çocuğunun saçının teline zarar gelse yaşayamazdı o. Liya gözlerinin önüne gelince zihni en acımasız tarafını ortaya çıkartarak Ahsen'in yerine Liya'nın minik bedenini koydu. O kısa an içinde delirdiğini sandı Leyla. Başını hızla iki yana sallayıp bu lanet düşünceyi aklından kovmaya çalıştı. Nefes alamayınca montunu üzerinden çıkarıp kenara fırlattı.
Telefonunu çıkardı ve hiç düşünmeden aklına gelen ilk ismi aradı. İkinci çalışta telefon açıldı. "Neredesiniz siz sabahtan beri?" diye sordu Mahir gergince.
"Mahir..."
Boğuk sesle konuşunca karşı taraftan birkaç saniye ses gelmedi. Sonrasında daha sakindi konuşması. "Yerini söyle," dedi yumuşakça. "Yanına geleceğim."
"Üniversitedeyim... Ahsen...onu buldum," dedi zar zor topladığı cesaretiyle.
"Tamam, geliyoruz şimdi." Mahir'in sesindeki sakinlik deli gibi titreyen Leyla'yı az da olsa güvende hissettirmişti. Telefonu göğsüne bastırıp tekrar bacaklarına sarıldı. Dakikalar sonra Uraz onu sözleştikleri yerde bulamayınca otoparka dönüp arabaya kelepçelenen adamı, cesedi ve berbat halde olan komiserini gördüğünde bile kıpırdamadı yerinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçhul (ASKIYA ALINDI)
Gizem / GerilimHer fail, suç mahalline birtakım izler bırakır ve buradan da kendisine bulaşan birtakım izleri üzerinde taşır. Kriminalist Edmond Locard'ın da dediği gibi, "Her temas iz bırakır." Çözülmeyecek cinayet yoktur, izleri doğru takip etmeyen polisler va...