Hepinize keyifli okumalar dilerim bebeklerim. Sizi seviyorum.
Bölüme başlamadan önce okunma sayısı olarak bin küsüre ulaştık ve bunun için hepinize minnettarım.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İsterseniz görüşlerinizi bana özelden de yazabilirsiniz.
#Bölüm Şarkısı#
Sam Smith - Writing's On The Wall
Nasıl Derler Bilirsin - Sevilmemişim*
*
*
*
*"Yaralı senken, şifayı yarasızlardan beklersen hep acıtırlar, çünkü onlar yara nedir hiç bilmezler."
Birini kabullenmek onu sevmekten daha zordu çoğu zaman. Sevmek, çok basit bir eylemdi. Bir çiçeği de severdik, kötü birini de. Sevmek kolaydı, kabullenmek ise daha fazlasını gerektirirdi.
Hayatıma giren, en başından beri yanımda olan herkesi sevmiştim ama şimdi fark ediyordum ki ben kimseyi kabullenememiştim. Kalbime baktığımda bir sürü insan görebiliyordum ama gözlerim etrafıma döndüğünde yalnızdım, daha fazlası kimsesizdim. Birileri vardı, beni sevdiğine emin olduğum insanlar vardı ama buna rağmen kabullendiğim, beni kabullenen hiç kimse yoktu.
"Sevmek, kabullenmeyi gerektirir mi?" diye sormuştum kendime. Her şey bu soruyla başlamıştı.
Bütün sorular, bütün gördüklerim ve bazen göremediklerim bu soruyla zihnimi işgal etmeye başlamıştı. Cevabından emindim: Sevmek, kabullenmeyi gerektirmezdi. Birini kabullenmeden de sevebilirdik. Ama kabullenemediğimiz kişileri eninde sonunda hayatımızdan çıkarırdık. Sevmek yeterli değildi. Tek başına asla geçerliliği olmazdı. Sevginin yanına hep bir şeyler gelmeliydi ki sevdiğimiz kişiyi hayatımızda tutabilelim. Sevgi tek başına geçersiz, yanına bir şey geldiğinde mükemmeldi.
Yirmi yaşıma kadar herkesi sevmiş ama kimseyi kabullenememiştim. Fark etmediklerini düşünmüştüm ama görmüştüm ki onlar da bunun farkındaydı ve tek bunu yaşayan ben değildim. Onlar da beni kabullenemiyorlardı. Beni kabullenmek için şartları vardı ve ben o şartları yerine getiremedikçe beni ötekileştiriyorlardı. Akıllarındaki kişi olamadıkça kalplerinde olamıyordum.
İstedikleri kişi olmadığım sürece beni kötü biri sanıyorlardı.
Kalplerinde olamadığımı fark ettiğimde ben kendimi daha da uzağa itiyordum. Sanki onlar beni uzaklaştırmamış, ötekileştirmemiş gibi ben de kendimi itmeye ve ötekileştirmeye başlamıştım.
Kabul ediyordum, hiçbir zaman diğer çocuklar gibi olamamıştım. Diğer çocuklar saçma sapan şeyler bulup oyunlar oynarken ben uzaktan onları izlemiş ve yaptığı saçmalıklarla alay etmiştim. Çamurla oynamışlardı, ben üstümün pisleneceğini düşünüp, bu kadar zahmete girmenin gereksiz olduğunu sandığım için çamurla oynayan çocuklardan uzak durmuştum. Diğer çocuklar yağmur altında gülerek ıslanmış, ben hasta olacağımı ve bir taraflarımın çok acıyacağını düşündüğüm için yağmurdan ve ıslanan çocuklardan uzak durmuştum. Anı yaşamaktansa, sonrasında olacakları düşünüp tedbir almak daha kolay gelmişti çünkü. Yağmur da ıslandıktan sonra hasta olurdum ve onu düşünüp ıslanmaktan korkmuştum. Hiçbir şeyi sonrasında getireceği acıya tercih edecek kadar sevmemiştim. Ne çocukluğumu ne de bugünümü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Kader
Teen FictionGeçmişimi bir toprağın altına gömerken o günler de bıraktığım herkesten koşarak uzaklaşmıştım. Giderken büyük bir bomba patlatmış ve hepsinin benden nefret etmesine neden olmuştum. Ben, beni seven kim varsa onların içlerine benim için öfke tohumları...