Ahmet
Anlatmak zorundaydım artık. Anlatıp, kurtulacaktım bu zincirlerimden. Karşımda duran garsona işaret verip, yemeklerimizi getirmesini sağladım. Karnımızı doyurmadan başlamamak lazımdı. Benim tanıdığım Begüm muhtemelen yemek yemeden anlatırsam aç karnına gitmek isteyecek ve benimle mücadele edecekti. Yemeklerin ardından birer kahve isteyip, anlatmaya başlayacaktım. Aslında ne kadar geç gelse bu kahveler benim için o kadar iyiydi. Geçen bir kaç dakika bile beni rahatlatabiliyordu işte. Ama kaçış yoktu artık. Kahveleri beklerken dalmıştı birden hayal dünyasına....
Onunla bir yuva kurmuş, bahçede çocuklarının koşuşturmalarını izliyordu. Ne kadar mutlu görünüyorlardı. Birbirlerine bağlı sevgi dolu bir çift gibi. El ele tutuşmuş gülücükler atıp, çocuklarımızı izlemek bile beni dünyanın en mutlu insanı yapmıştı. İmkansız bile diyemiyorum artık... Gelen garsonun masaya bıraktığı fincanların sesi ile irkildim. Birden döndüm kendi acı dolu hayatıma. Acı dolu hayat olarak nitelendirmem hayatımı komik gelebilir . Ama öyle... Çok iyi bir eğitim alıp, iyi para kazanmak ve başarılı olmak mutlu etmiyor insanı. Aklında, kalbinde eksik varsa, yarım kalmışsan; çare olmuyordu yardan başka hiçbir şey. Hoş bana yar da olamazdı bundan böyle. Sırtımdaki yükten kurtulacaktım bugün. Zordu ....
Begüm'ün hadi başla anlatmaya artık diyen gözleri, sözlerime kilit olmuştu artık... Başladım anlatmaya.
Onu ilk gördüğüm gün sevdim. Zayıf, sıska bir kızdı. Ukala tavırları vardı daha çok. Ama gözlerimi ondan alamamıştım. Ne renkli gözleri vardı ne de dikkat çeken sarı saçları. Kendimi hep sarışın severim diye şartlandırmıştım. Ama değilmiş işte. Ne kadar ondan hoşlanırım, bunu severim dersen de sevda ateşi senin kriterlerini de yakıyor yüreğinle birlikte. Sınıfa sonradan gelmişti. Daha önce başka sınıfta olmasına ve aynı okulda olmamıza rağmen, hiç karşılaşmamıştık, herhangi bir raslantı da olmamıştı. Sınıfımızdaki diğer arkadaşlar da benim gibi onu inceliyor ve tanımaya çalışıyorlardı. Bazılarının bu kız da nereden geldi ya bizimkiler yetmiyor muydu? Kızlar başa bela dediklerini de duyuyordum. Ama yine de dikkatimi ondan başka bir şeye veremiyordum işte. Yeni geldi ya ondan diyordum.
Ders başlamış, edebiyat öğretmenimiz konu ile ilgili sorular soruyordu. Yeni gelen kız diğer kızların aksine hemen hemen her soruya parmak kaldırıp, cevap veriyordu. Sanırım önceki sınıfta bu konuyu işleyip, burada ikinci turda hava atıyor diye düşünüyordum. Dersin sonunda öğretmen özellikle yeni gelen öğrenciyi tebrik edip, diğerlerinin de kendisini örnek alması yönünde laflar sokup, sınıftan çıktı. Tenefüsten sonraki ders matematikti. İçimde bu derste mal mal yatacak dedikten sonra keyiflenmiştim. Matematik en çok keyif aldığım ve en başarılı olduğum dersti. Kızların matematikten anladığı nerede görülmüştü ki... Sınıftan dışarı çıkarken kapının önünde bekleyen, -kadrolu koridordaki tüm kızları kesen -bizim sınıfın yılışık tayfası kızın dışarı çıkması için müsaade etmiyordu. Sabırla bekledi onların kendisine yol vermelerini. Bizimkiler bile sabrına hayran kaldılar ama çatmak istiyorlardı ona bir şekilde. İletişim kurma yolu idi bizde bu. Kibar konuşamıyorsan kavga et ya da gıcıklık yap. Küfür bile ediyorsa seni adam yerine koymuş demekti bizim sınıftaki erkeklerin lügatinde....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ (TAMAMLANDI)
RomanceSevgisini yıllarca içinde saklayan bir adamdan ne beklersiniz? Neler yapabilir? Nasıl anlatır sevdasını? Cevabını bu hikayede bulacaksınız