Bölüm6

610 37 0
                                    

Ahmet'in odadan ayrılmasıyla bana verdiği tablete bakınmaya başladım. Filmlere bakınca izlemediğim bir filmin olmadığını görünce internete gireyim bari diye tarayıcıya girdim. Ancak açılış sayfası olarak Begah diye bir site açıldı. Kırmızı güllerle fon yapılmış ve Kalbimin sahibine yazısı vardı. Resimlere bakmak istediğimde ise şifre istedi sayfa. Şifre nedir diye düşünürken, bir uyarı mesajı geldi. Bu uyarı mesajında ise" kalbimin sahibinin adını unuttun mu yoksa" yazıyordu. Bu ne böyle ya derken, Ahmet'in bu kadar çok sevdiği kim diye sadece merak etmiştim. Aman bana ne ya diyerek aklıma Ali'yi aramak geldi. Bu gün buraya geleceğini söylemişti, ama erkenden ayrıldıkları için görememiştim. Hemen arayıp, onu azarlamam lazım. Beni görmeden neden gitmişti ki? Belki Elif'i görmüştür diyerek numarasına bastım. Açınca hemen, "Neden beni beklemeden gittin geldim ama yoktunuz " diye fırçamı attım. Ali ise , " Buradayız bir yere gittiğimiz yok. Herkes burada. Ama sen yoksun. Ha bu arada Ahmet de yok bayağıdır görürsen beni arasın dedi. Biz 5. Kattayız. Çabuk gel !" Dedi. Sessizce onaylayıp, geleceğimi söyledim. Bu Ahmet neredeydi böyle benimle oyun mu oynuyordu acaba? Yanlış kata neden çıkarttı bu adam!. Oyun yaşını çoktan geçmiştik hem de. Ben ona bunun hesabını sorarım şimdi diyerek yataktan kalkıp, üzerimi düzelttim ve çantamı aldıktan sonra bizimkilerin olduğu kata gitmek için odadan çıkarken kafamı bir yere çarptım herhalde derken karşımda kafasını ovalayan soğuk nevale vardı. Şimdi soracağım bunun hesabını.
" Sen ne yaptığını zannediyorsun Ahmet? Neden beni yanlış kata getirdin? Kafan mı iyi senin? Ben buraya Elif için geldim. Belki de son kez göreceğim arkadaşımı onu bile göstermiyorsun. Derdin ne senin ! Hem buraya çağırıyorsun, hem de göremezsin diyorsun ! Deli misin sen? " avazım çıktığı kadar bağırırken Ahmet beni iteleyerek odaya aldı ve kapıyı kilitledi. Yatağa doğru sürükleyip, oturmamı sağladı. " Tamam anlatacağım ama önce sakinleş. Sen sakinleşince bizimkilerin yanına gidelim dönüşte senin sonuçlar çıkar ve ben sana neden böyle davrandığımı anlatırım. Tamam mı? Önce sakinleş lütfen. Tansiyonun hala düşük Begüm. En azından şu inadını bırak biraz. Benden sana zarar gelmez lütfen." Dedi.
Sakinleşmeye çalıştım ama olmuyordu işte. Beni çileden çıkarıyordu bu doktor bozuntusu. Ayağa kalkıp, odada yürüyen Ahmet bana doğru dönerek " Ali söyledi değil mi? " dedi. Bende başımla onayladım. Ali'ye geleceğimi ve beni beklediğini anlattım. Ali'nin kendisine ulaşmaya çalıştığını ekledim.
10 dakika sonra Elif'in bulunduğu kata geldiğimde yine başım dönmüş, Ahmet kolumdan tutup, bana destek olmuştu. Ali benim geldiğimi görünce yerinden kalkıp, bana doğru yürürken Ahmet'in koluma girdiğini görünce gözlerinden ateş çıkıyordu resmen. Bana doğru yaklaştığında neler oluyor bakışını attı. Ben de tansiyonumun bu gün bana oyun oynadığını anlattım kısaca. Oturma bölümlerine doğru yöneldiğimizde Ali'nin Ahmet' e sana sorarım diye fısıldadığını duydum. Neydi bunların derdi?
             Elif'in yattığı yere doğru bakınca gözyaşlarımı tutamadım. Onu böyle mi görecektim? Daha evlenmemiş, yuvasını kuramamış ve kimsenin gönlünü kırmadan bir ömür süren arkadaşım öyle hareketsizce yatıyordu işte. Doktorlar da yapılacak bir şey yok. Dua edin diyip duruyorlardı. Elif'in annesine takıldı gözüm. Ne çok severdi kızını Hülya Teyze. Hepimiz imrenirdik onların ilişkilerine. Anne kız değil de abla kardeş gibiydiler. Hülya Teyze'nin yanına gidip sarıldım. Gözyaşları içinde " Begüm Elif'in kalkmıyor, senin sürprizlerini severdi. Belki kalkar şimdi." Dedi. İnşallah Teyzem dedim ama işe yaramadı. İkimiz de hıçkırıklara boğulduğumuzda Ahmet beni ayırdı Hülya Teyzeden.
" Tansiyonun daha düzelmedi. Neden anlamıyorsun sen de o yoğun bakım odalaridan birinde olabilirsin kendine dikkat etmezsen. " dedi sinirli bir şekilde. Ali' ye dönerek " Begüm' e dikkat et! Benim alt kata inmem gerekiyor. Ben gelinceye kadar sana emanet Ali. İkinci bir arkadaş için burada beklemeyelim oldu mu?" Dedi. Ve gitti.
Ahmet gittikten sonra Ali bana ters ters baktı ve " Kızım sen deli misin? Madem durum bu kadar ciddi, ne diye inatlaşıyorsun şu adamla? Kendini düşünmüyorsan, çocuklarını düşün tamam mı?" Dedi. Bu konuyu daha sonra konuşacağız bakışıyla beni tehdit etti.
Ziyarete mi gelmiştik hesaplaşmaya mı belli değil dedim içimden. Diğer arkadaşlara yönelttim bakışlarımı. Emre, Yiğit ve Ömer ile Sevim de vardı bekleyenler arasında. Kısa kısa konuştuktan sonra Hülya Teyzenin yanına oturdum. Elini sıkıca tutup, dua etmeye başladım.

Ahmet hızla yanıma gelip, elindeki kağıtları sallayarak geldi ve Ali' ye dönüp, " Yeni hastamızı almak zorundayım odasına. Ali istersen sen de gel bizimle." dedi.

Birlikte herkesle gözlerimle vedalaşıp, ayrıldım kattan. Bir yanımda Ahmet ve diğer yanımda Ali varken aklım eşim Tarık' ta idi.


GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin