BÖLÜM 25

289 16 2
                                    

Ahmet

                                 Anlattıkça daha bir mutlu oluyordum. Begüm ise hiç itiraz etmeden beni izliyor, güldüğümde gülüyor, hüzünlendiğimde o da benimle hüzünleniyordu. Sanki bir film izler gibiydi. Etkilenmiş, ama mutlu olmuştu. Mutlu olmasının sebebini biliyordum. Sırtımdaki yükü atma fırsatı verdiği için mutluydu. İlk defa onunla mutlu oluyordum. Birlikte aynı şeylere gülüyor, öfkeleniyorduk. Birlikte içtiğim en keyifli kahveydi benim bu günkü kahve. Bu güne kadar hayattan hiç keyif alamamıştım ki. En güzel anlarımda yine yanımda bir ömür sevdiğim kadın vardı. Bir ömür onunla geçirseydim dünyanın en mutlu adamı olurdum. Ne kadar vakit kaybetmişim ben onsuz. Korkarak, çekinerek. Anladım ki ben bu dünyada sevilebilecek en doğru kadına kalbimi kaptırmışım. Bu gün daha çok sevdim onu, yıllardır sevemediğim kadar. Yakınımda ama dokunmadan, sarılmadan, onun kokusunu içime bile çekemeden, yanımda olması bile kalbimi yerinden çıkaracakken, ondan hiç ayrılmadan olmak sanırım kalbimi durdururdu. Dursun kalbim yeter ki o yanımda olsun. Acaba konuşmamız bittikten sonra gitmek isteyecek mi benden? Kalbimi bu kadar coşturmuşken, yine onsuzluğa mı terk edecekti?

                         Bu kadar düşünmektense onun yanındaki zamanın kıymetini bilmeliyim. Şu anın değeri paha biçilemez. Begüm ile olan saniyeler değil saliseler bile kıymetli. Derin düşüncelere daldığımı görünce Begüm merakla sordu:

                     'Neden üniversiteyi, memleketinde okudun da burada okumadın? Neden geri döndün?' Cevabımı merakla beklediği belliydi. Gerinerek cevabımı verdim:

                     'Seni Engin'in kollarında görmemek için memleketime Konya'ya kaçtım. Uzakta olursam seni unuturum diyordum. Olmadı zaten unutamadım. Okulumun biteceği sene sizin ayrıldığınızı öğrendim. Ben de sana tayinim çıktıktan sonra e-mail atmıştım. Mail adresini de çok zor bulmuştum. Ali'den ne öğrenmek istersem isteyeyim bana hiçbir şey söylemiyordu. Biliyordu seni sevdiğimi. Anlamıştı sana olan kaçamak bakışlarımdan. Hala bile seni benden uzak tutmaya çalışıyor. Yılların alışkanlığı bu olsa gerek. Tayinimin çıktığı il belli olunca hemen sana mail attım bir adres de ekleyerek. Senden gelecek cevabı 3 gün bekledim. Sen cevap vermeyince ben de 10 a yakın mail daha attım. Hepsinde aynı adres vardı. Senden gelen cevabı görünce dünyalar benim oldu. Heyecandan yerimde duramıyordum. Gönderdiğim adresi açamadığını yazmıştın. Sonraki maillerde nerede olduğunu sormuştum ve yazdıkların beni yine kalbimden vurmuştu. 'Evlendim. Bir aylık evliyim!' O sana yazmak için beklediğim ayların hepsi bana kurşun ve vicdan azabı olarak geri döndü. Hep kendime geç kaldın dedim durdum. Seni sonsuza kadar kaybettiğimi biliyordum artık. Hep yenilen hep kaybeden ve hep geç kalan oluyordum. İşte yine kaybeden Ahmet'ti.

                Sana yolladığım adreste ne vardı biliyor musun ya da görmek ister misin diye sormayacağım. Bilgisayarımı aç ve açılış sayfasına bak. Şifre olarak kendi adını yaz. Göreceksin o zaman 10 yıl gecikmiş olan maili. Sen ona bakarken ben bir şal isteyeyim görevliden sana. Esmeye başladı burası. Dedim ve uzaklaştım oradan. 

                   Hemen bir şal alıp, Begüm'ün tepkilerini rahat izleyebileceğim kuytu bir yer buldum kendime. Eskisi gibi ben onu izlerken o beni yine göremeyecek. Bu sefer farklıydı. Ona olan sevdamı izlerken onu izleyecektim bu sefer, merakla, özlemle, mutlulukla, sevdamla....

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin