Bölüm 22

365 18 4
                                    

Begüm ( yıllar öncesinden)
Artık yapılacak ne var bilemiyordum. Kendimi toparlamam lazımdı. Nereye kadar sınıftan kaçabilirdim ki? Eninde sonunda karşılaşacaktık ya derste ya da yemekhanede. Bir kız için hoş bir durum değildi platonik aşkının tahtaya yazılması. Hoş tanımadığın birini ne kadar sevebilirdin ki? Sadece senin hayal dünyanın içerisinde, hayal dünyanla sınırlıydı herşey. Tabi tanıyınca anlayabilirdin. Tanıdım ama biraz saçma bir şekilde. Sonradan öğrendiğime göre arkadaşlarının ısrarı ile teklif etmişti. Bizim sınıfın kızı mantığıyla. Hala saçma bulurum bunu. Ne o öyle aşiretin içinde kalsın dışından olmasın...
Öyle zamane gençleri gibi sırnaşık değildi bizim arkadaşlıklarımız. Yanlız gezemezdiniz. Grup galinde gezip, dikkat çekmeden gezilirdi. Öyle sırnaşık kelimeler canımlı, aşkımlı kelimeler de kullanılmazdı. Konuşulan konular da en fazla sınıf arkadaşlarından ya da derslerden bahsetmek olurdu. El ele tutuşmadan, karşındakine laf getirmeden , kendinden çok onu koruyarak. Şimdiki gençlere saçma gelebilir ama zarar vermeden , incitmeden ve laf getirmeden sevmekti bizim doğrumuz. Afişe etmeden. Bir bile defa telefonla konuşmak, sanırım hayaldi o zamanlarda. Ailen fark eder, yanlış anlaşılırdın Aslında birbirimizi tanımaya çalışırken birbirimize uygun olmadığımızı da anladık. Ne düşünce yapımız ne de karakterimiz uyuyordu. Kimin ayrılmayı dile getirdiğini bile hatırlamıyorum. Muhtemelen o getirmişti. Sebep aramak da gerekmiyordu aslında. . Arkadaş kalmak da olmuyordu.
Çok beğendiğin bir ayakkabıyı vitrinde görür ve hayran kalırsın da onu satın almak için tüm harçlıklarını biriktirirsin, aldığında ise ayağına vurur da sana cehennem azabı yaşatır ya haftalarca acısı geçmez bir türlü. Kafanı duvarlara vurmak istersin bu aptallığı neden yaptım diye ... İşte böyle bir durumdu bizimkisi. Sessizce ayrılırdı kalpler umduğunu bulamadan ya da eksik olan parçanın hiç bir zaman bulunamayacağını anlayarak. Farkettiğinde de zaten hayal dünyana fazla zengin olduğu için küfreder halde bulurdun kendini. Onu yücelten de kalbindeki karşılıksız sevgiydi ve ona kattığın sayısızca olağan üstü nitelik de hayalgücünün eseriydi.
Çok etkilendim desem yalan olurdu. Kendime kızdım sadece. Görsellik önemliydi tabi ama bu kadar da taban tabana zıt olacağımızı düşünememiştim.
Aslında arkadaşlarının ısrarı da önemli olabilirdi bu arkadaşlığın başlamasında. Bu bile birbirimize uymadığımızın işaretiydi. Arkadaş ısrarı ile teklif edilir miydi hiç?
Şimdi gülümsüyorum bu duruma. Yıllar sonra sanırım üniversite 3. sınıftayken benim numaramı bulmuş ve bir mesaj atmıştı yıllar öncesinin günahını çıkarmak için Burak... Rüyasında beni görmüş ve kabusu olmuşum. Benim onun yüzünden çok üzüldüğümü ve kendisinin vicdan azabı olduğumu görüyormuş. Halbuki o kadar etkilenmemiştim. Önemli bir durum olmadığını anlattım. Kendisi ile ilgili bir kırgınlığım olmadığını belirttim ve araya bir erkek arkadaşım olduğu bilgisini sıkıştırmak zorunda kaldım. Sonuçta ne niyetle aradığını anlamıştım, klasik bir arama ve iletişim kurma bahanesiydi ve bu sefer ona pabuç bırakmayacaktım.. Tekrar aynı hatayı yapmayacaktım. Siyah ve beyaz kadar bile zıt değildik. Zıtlıkta bile bir anlam vardı ama Burak ve Begüm bir o kadar anlamsızdı bir arada.
Anıları düşününce insan hüzünlenmekten öteye gülümsüyor, yaşarken hissettiklerinin aksine.
Ben bunları zihnimden geçiriken atladığım bir şey vardı. Ahmet bana beni anlatıyordu. Yani bana olan sevgisini... Şimdi bunu mu dinleyecektim ben? Yıllar öncesini? Ne işe yaracaktı bilmem? Hiç....... Koca bir hiç...

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin